“Gökyüzünde İsa ile.
Tur dağında Musa ile.
Elimdeki asa ile.
Çağırayım Mevlam seni.” 1
Yunus Emre
Telmih, söz arasında meşhur bir olaya, bir kıssaya, bir söze işarette bulunmaktır. Mesela,
-“Hani nerde ‘Ben de hayatı verir, alırım’2 diyen Nemrut..?
-Hani nerde ‘Ben en yüce Rabbinizim’3 diyen Firavun..?
-Hani nerde ‘Ben kendi ilmimle kazandım’4 diye çalım satan Karun..?
-Hani nerde Ebu Cehil’ler, Ebu Leheb’ler..?
-Hani nerde Kisra’lar, Kayser’ler..?” şeklindeki bir hitabede pek çok tarihî olaya işaret vardır.
Telmih edilecek şey, herkese değilse bile erbabına malûm olmalıdır.5 Yoksa karanlıkta göz kırpmak misali fayda vermeyecektir.
Şair Eşref şöyle der:
“Kıymet-i dünya nedir indimde var eyle kıyas,
Cenneti bir habbeye satmış bir Âdem-zadeyim.”
(Dünyanın benim yanımda ne kıymeti olabilir ki? Koca Cenneti bir taneye satmış olan Âdemin evladıyım.)
Şair burada Hz. Âdemin yasak ağaçtan yeme olayına telmihte bulunmaktadır. Kur’an bunu şöyle anlatır:
“Dedik ki: Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz. Ama Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı…”6
Şeyh Galib, bir şiirinde şöyle der:
“Her zilletin elbette, bir izzet var içinde.
Seyret çeh-i Ken’anı, ne devlet var içinde!”
Onun bu şiirinde kardeşleri tarafından kıskanılıp Ken’an kuyusuna atılan Hz. Yusuf’un kıssasına bir telmih vardır. Gelişen olaylar seyri içinde Hz. Yusuf Mısıra Aziz olmuştur. Hatta bundan dolayı şöyle denir:
“Mısıra Aziz olmanın yolu, Ken’anda kuyuya atılmaktan geçer.”
Şimdi de şu ifadelere dikkat edelim:
“Âyâtın delail-i i’cazının miftahı ve esrar-ı belâğatının keşşafı yalnız belâğat-ı Arabiyedir, felsefe-i Yunaniye değildir.”7
Bu ifadelerin günümüz Türkçesiyle anlamı şöyledir:
“Kur’an ayetlerinin mucizelik delillerinin anahtarı ve belâğat sırlarının keşfedicisi yalnız Arap belâğatıdır, yoksa Yunan felsefesi değildir.”
Ancak ehline malûm olduğu üzere, ifadenin orijinalinde pek çok telmih vardır. Mesela, “Delail-i İ’caz ve Esrar-ı Belağa” Abdülkahir Cürcâni’nin, “Miftah” Sekkaki’nin, “Keşşaf” Zemahşerî’nin en meşhur eserlerinin isimleridir. Kur’an’ın belâğatını anlatan bu cümle, Kur’an’ın belâğatıyla ilgili kitap isimlerinden dokunmuştur.
1 Eyüpoğlu, Yunus Emre, s. 131
2 Bakara, 258
3 Naziat, 24
4 Kasas, 78
5 Mevlevi, Edebiyat Luğatı, s. 159
6 Bakara, 35-36
7 Nursî, Muhakemat, s.87