“Beni candan usandırdı, cefâdan yâr usanmaz mı?
Felekler yandı âhımdan, muradım şem’i yanmaz mı?” 1
Fuzuli
İstifham, soru sormak demektir. Soru sormak bir şey hakkında bilgi edinmek amacıyla olabileceği gibi, bir şeyi karşı tarafa kabul ettirmek ve onun fikir ve hissiyatını harekete geçirmek için de olabilir.
Rahmân Suresinde 31 defa tekrarlanan, “Ey ins ve cin topluluğu! Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz?” ayeti, -üstte tekrir sanatına örnek olarak verildiği gibi- aynı zamanda güzel bir istifham örneğidir. Bu sorudan maksat, insanların ve cinlerin inadını kırmak, İlâhî nimetleri itiraf ettirmektir.
Vâkıa Suresinde tevhit hakikati anlatılırken, sıkça istifham metodu kullanılır. Mesela aynı sayfada art arda gelen şu ayetlere bakalım:
“Şimdi gördünüz mü döktüğünüz meniyi? Onu yaratan siz misiniz, yoksa biz miyiz?
“Şimdi gördünüz mü o ektiğiniz tohumu? Onu bitiren siz misiniz, yoksa biz miyiz?
“Şimdi gördünüz mü o içtiğiniz suyu? Onu buluttan indiren siz misiniz, yoksa biz miyiz?”2
Görüldüğü gibi ayetler haşmetli bir üslupla muhataplarına sorular yöneltmekte, onları “Evet, ya Rabbena! Bütün bunları yapan, yaratan biz değiliz ve olamayız. Yaratan ancak Sensin!” şeklinde ikrara sevk etmektedir.
İyi bir hatip, bu Kur’anî metottan istifade etmesini bilir. Konuşması esnasında yer yer ikrar ettirici sorularla muhataplarını canlı tutar. Onların akıllarına seslenir, anlattıklarının tasdik edilmesini sağlar.
1 Tarlan, Fuzûli Divanı Şerhi, s. 626
2 Vakıa, 58-72