GERÇEĞİ BULMADA ŞÜPHENİN YERİ

Her şeye, hatta en bedihî şeylere bile şüpheyle bakmak nasıl bir aşırılıksa, şüpheye hiç yer vermemek de bir başka aşırılıktır. Özellikle, ilmi gerçeklerin ortaya çıkmasında metodik bir şüphenin özel bir önemi vardır. “Şüphe, kabulle ret arasında bir tereddüt halidir… Şüphe olmaksızın bir insanın tasdik ve inanma kapasitesini tam olarak kullandığı söylenemez. Çünkü zihni en kuvvetli bir şekilde daha yüksek yorum seviyelerine zorlamak şüphenin bir karakteristiğidir.”1

Gazali’nin el- Munkız’da ortaya koyduğu bu tarz bir şüpheciliktir. Gazali’de şüphe, gaye değil, gerçeği bulmak ve yakînî bilgiye ulaşmak için bir vasıtadır.2

Benzeri bir şüpheciliği Dekart’ta görürüz. (ö. 1650) Dekart, önce matematik dâhil, öğrenmiş olduğu bütün bilgilerin şüpheli olduğundan yakınır. Gayesi, kendisinden hiç şüphe edilmeyen “açık ve seçik bilgiler” (avidance) bulmak ve bu bilgilere dayanarak, hiç “atlama” yapmadan, yine doğrulukları “açık ve seçik” olan öteki bilgilere adım adım geçmektir. Bu gayeye ulaşmak için Dekart, bütün bilgilerden şüphe etmekle işe başlar. Ancak şüpheyi septiklerdeki gibi bir amaç olarak değil, bir araç olarak kullanır.3

Dekart, içini kemiren şüphelerden Allah’ın “kâmil-i mutlak”, “en yetkin varlık” olması esasından yola çıkarak kurtulur. Allah, kâmil-i mutlak olunca elbette aldatmaz. Dekart, şöyle düşünür:

“Böyle bir Allah kavramı bize nerden gelmiş olabilir? Algıladığımız nesnelerden gelmiş olamaz. Çünkü bunların hiçbiri sonsuz yetkin değildir. Bunların hiçbirine ‘en gerçek şey’ diyemeyiz. Bu düşünceyi kendimiz yaratmış da olamayız. Çünkü biz de eksik ve sınırlıyız. O zaman geriye şu kalır: Bunu ruhumuza, sonsuz varlık olan Allah yerleştirmiştir.”4

Özellikle kevnî gerçeklere ulaşmada şüphenin mühim bir yeri vardır. Bilim adamı, daha önceden ulaşılan bilimsel sonuçlardan şüphe ederek yeni sonuçlara varabilir. Keza kendi ulaştığı sonuçlardan şüphelenerek, onları daha sağlam bir temele oturtabilir.

1Hökelekli, Din Psikolojisi, s. 195

2Bolay, s. 232-233

3Türker, s. 117; Öner, s. 11; Keklik, Felsefede Metafor, s. 149; Weber, s. 215; Gökberk, s. 262

4Gökberk, s. 263

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir