Din ve Kitab

Her semavi dinin kutsal bir kitabı vardır. Peygamberleri aracılığıyla olduğu gibi, Cenab-ı Hak gönderdiği kitaplarla da kendisini tanıttırmış, isteklerini bildirmiştir. Elektronik cihazların bir kullanma talimatı olması misali, semavi kitaplar da canlı insan makinesinin kullanma talimatıdır. İnsan, İlahi kitapta belirtilen esaslar çerçevesinde kendini tanır ve cihazlarını o doğrultuda kullanırsa, gerçek mutluluğa erer. Yoksa kendi kendine zarar verir.

Kur’an-ı Kerim, en son gönderilen semavi kitaptır. Bu İlâhî Kitap, bütün insanlığa ezeli bir hutbe ve mesajlar manzumesi niteliğindedir. Bu semavi kitaba, insanı aydınlattığı için “nur“, hak ve batılı birbirinden ayırdığı için “furkan“, insanları Allah’a ulaştırdığı için “hablullah“, onların her türlü manevi yaralarına merhem olduğu için “şifa“, onlara manevi bir yağmur olduğu cihette “rahmet adı verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim, hedefinde düalisttir, saadet-i dareyni, yani hem dünya hem ahiret saadetini hedefler. Kur’ana alternatif olarak tabi olunan kitaplar ise, ya sadece dünya mutluluğunu, ya da sadece ahiret mutluluğunu esas alırlar. İnsanın gerçek mutluluğunun her ikisini cem eden bir sistemle gerçekleşeceği aşikârdır. Felsefi ekoller, genelde dünya mutluluğunu esas alırlar. Ölümden sonrası bu sistemler için karanlık olduğundan, öteki âlem için bir mutluluk vaadinde bulunmaları elbette düşünülemez. Bir kısım mistik akımlar ise, ruhun öteki âlemdeki mutluluğunu esas alırlar. Hint’te ve Çin’de pek çok örneği görülen bu akımların, dünya mutluluğunu temin etme gibi bir iddiaları yoktur.

Kur’an-ı Kerim, ihbarî cümlelerinde sıdk, inşaî cümlelerinde adaletiyle mümtazdır. “Rabbinin kelamı sıdkça da tam, adaletçe de tamdır”1 ayeti, Kur’anın bu yönüne işaret eder. Yani onun haber verdiği olaylar hayali kurgular değil, gerçeğin ve doğrunun ta kendisidir. Öte yandan bildirdiği emir ve yasaklar adaletin ta kendisidir.

Beşerin ortaya koyduğu kitaplar ise, genelde bu özellikten mahrumdurlar. Mesela, antik çağ filozoflarının madde-i ûlâ (ilk madde) hakkındaki farklı mütalaalarının sıdk noktasından bakıldığında, doğruluktan uzak oldukları anlaşılacaktır. Çünkü bu görüşlerin hepsinin birden doğru olması elbette mümkün değildir.

Adalet noktasından bakıldığında ise, insanların hükümlerinin çoğu kere adaleti yansıtmadıkları görülecektir. Sözgelimi, hayatı zevklerin tatmininden ibaret gören hedonist bir dünya görüşü, zulmün pek çok çeşitlerine kapı açmaktadır. Zira kendi zevkinin tatminine çalışan insanların, bu hedefe giderken başkalarına zulmetmeleri kaçınılmazdır. Selahaddin Şimşek’in ifadesiyle, “rahatlarını düşünenler yüzünden rahatsızdır dünya.”2

1 En’am, 115

2 Şimşek, s. 10

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir