Gül gülse daim, ağlasa bülbül acep değil.
Zira kimine ağla demişler, kimine gül.
Bâkî
Tenasüp, aralarında mana bakımından münasebet bulunan iki veya daha fazla kelimeyi bir arada kullanmaktır. Tenasüp, eşyanın birbiriyle uyumlu olmasını ifade etmekte de kullanılır. Bir salonda yer alan eşya; büyüklük, renk, oda içine düzgün yerleştirilmeleri gibi cihetlerden birbiriyle uyumlu olursa, güzel bir tenasüp elde edilir. Edebiyattaki tenasüp sanatı, bu tür bir güzelliğin kelama yansımış şeklidir.
Mesela Fuzulî şöyle der:
“Aşk derdiyle hoşem, el çek ilâcımdan tabip,
Kılma derman kim, helâkim zehr-i dermanındadır.”1
Yani, “Ey tabip! Ben aşk derdiyle hoş bir hâldeyim, beni tedaviye çalışma. Senin vereceğin derman bana zehir olacak, öldürecektir.”
Fuzulî, bu beytinde “dert, derman, ilâç, tabip, helâk” kelimelerini tenasüplü bir şekilde kullanmıştır.
Fuzulî, bir başka şiirinde ise şöyle der:
“Dehr bir bâzârdır, herkes metâın arzeder.
Ehl-i dünya sîm ü zer, ehl-i hüner fazl u kemal.”
(Dünya bir pazara benzer, herkes malını arzeder. Dünya ehli ellerinde altın ve gümüşle görülürken, marifet sahibi olan kimseler fazilet ve kemal sunarlar.)
Bu şiirde ehl-i dünyaya münasip bir şekilde altın ve gümüş, ehl-i marifete münasip bir şekilde fazilet ve kemal bir arada zikredilmiştir.
Bir de şu ifadelere bakalım:
“Madem bir harf kâtibini göstermeksizin olmaz. Sanatlı bir nakış nakkaşını bildirmemek olmaz. Nasıl olur ki bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla bilinmesin?”2
Tevhidi anlatan bu ifadelerde “nakış, nakkaş”, “harf, kâtip, kitap” kelimeleri tenasüplü bir şekilde zikredilmiştir.
Tenasüp, sözün güzelliğinde temel bir esastır. İlâhî sanatta bütünüyle tenasüp hâkimdir. Her azası yerli yerince yerleştirilmiş insan, büyüleyici güzelliğiyle rengârenk bir çiçek bu tenasübe birer misaldir. İlâhî sanattaki bu tenasüp insanın kelâmına yansıdığında, o kelâmda bir güzellik ve kalite olur, başka sözlerden hemen ayrılır.
1 Tarlan, Fuzûli Divanı Şerhi, s. 117
2 Nursî, Sözler, s. 263.