İnsan, âlem ağacının meyvesidir. Bu insanın yüzünde, cephesinde, cildinde, ellerinin içlerinde kader kalemi ile pek çok çizgiler, hatlar, nakışlar, nişanlar yazılmıştır. İnsanın şu sahifelerinde yazılan kelimeler, harfler, noktalar ve harekelerin, onun ruhunda bulunan manalara, maneviyatlara delaletleri ve fıtratında kader tarafından yazılan mektuplara işaretleri vardır.1
Yusuf Karaçay, insan elindeki bazı kader işaretlerine şöyle dikkat çeker:
“… Mesela serçe parmağının altından işaret parmağının altına kadar uzanan çizgiye “kalp çizgisi” denilmiş, bu çizgisi derin ve zincir şeklinde karışık olan insanların duygusal problemler yaşadıkları, his dünyalarının çalkantılı olduğu; düz bir kalp çizgisinin ise istikrarlı, biraz da tekdüze bir ruh hâline işaret ettiği görülmüştür.
Kalp çizgisinin altında ona paralel olarak uzanan çizgi, “akıl çizgisi” olarak adlandırılmış, akıl çizgisi uzun ve derin olan insanların zihin kapasitelerinin yüksek olduğu; eğer bu çizgi kalp çizgisine paralel gidiyor ise mantık ağırlıklı; aşağıya, el ayasına doğru eğimli gidiyor ise sezgi ağırlıklı bir düşünce yapısını gösterdiği müşahede edilmiştir. Bu çizgi üstündeki kırık ve kıvrılmaların da o bölgeye denk düşen yaşlardaki zihnî bunalımlara ve köklü fikir değişikliklerine işaret ettiği fark edilmiştir.
Başparmağı boydan boya çevreleyip bileğe doğru uzanan çizgi ise “hayat çizgisi” diye isimlenmiş ve pürüzsüz ve uzun bir hayat çizgisi olan insanların uzun ve sağlıklı bir hayat yaşadıkları; bu çizgi üstündeki kırıkların belli dönemlerdeki hastalıklara işaret ettiği gibi pek çok ve hayli ayrıntılı ipuçları bulunmuştur. Hatta bu konuda İtalyan doktorlarca bir araştırma bile yapılmış, ölmüş insanların hayat çizgileri ölçülmüş ve hayat çizgisi uzunluğu ile ölüm yaşı arasında pozitif korelasyon olduğu, yani uzun hayat çizgisi olanların uzun yaşadığı tıp literatüründe bile yer almıştır.
Bu üç ana çizgi dışında kalan küçük çizgiler de ayrı ayrı adlandırılmış (meslek, sağlık, evlilik, çocuk çizgisi vs.) ve bunlar üzerine de sayfalarca açıklama yapılmıştır.
Elin ve parmakların yapı ve şekilleri de yorumsuz kalmamıştır tabii ki. Mesela başparmağı küçük olan insanların hayır demekte güçlük çektikleri, zayıf iradeli oldukları fark edildiğinden, eski Çinliler yabancı ülkelere pazarlık için yolladıkları elçileri uzun ve kalın başparmaklı kişilerden seçmişlerdir hep. Parmakları geriye doğru fazla kıvrılıp bükülebilen kişilerin ruhsal olarak “elastik”, yani her ortama uyum sağlayabilir yapıda oldukları da bir diğer tespittir. Yasin Suresinde geçen “onların yaptıklarını o gün bize elleri anlatır”2 mealindeki ayeti, bu ilme bir gizli işaret olarak tefsir eden İslam âlimleri de bu konuya hayli eğilmişlerdir. Ve bu “ilim” günümüzde de hâlâ ilgi çekmekte ve insanların çoğu en azından bu çizgilerde bazı işaretler olduğunu için için hissetmekte ve “a be bakayım falına” diyenlere hâlâ el açmaktadırlar.”3
1 Bkz. Nursi, Mesnevi-i Nuriye, s. 103
2 Yasin, 65
