Eyleme vaktini zayi,
deme kış yaz, oku yaz.
Sümbülzâde Vehbi Efendi
Bedi’, lafız ve mananın süslenmesidir. Terzinin, müşterisinin endamına göre diktiği elbiseyi, daha güzel göstermek için yer yer süslemesi gibidir. Mesela “Ak akçe kara gün içindir” sözü, “beyaz akçe, siyah gün içindir” şeklinde söylense, aynı manayı ifade etmekle beraber; gücünden ve güzelliğinden çok şey kaybeder. “Bize göre bîruh olanlar, ind-i ilâhîde zîruhtur”1 cümlesi “Bize göre ruhsuz olanlar, Allah katında ruh sahibidirler” şeklinde sadeleştirilirse, yağı alınmış ayrana döner.
Şeyh Gâlib’in Hüsn-i Aşk’ta geçen şu ifadeleri, gök gürültülü bir havayı çok güzel tasvir eder.
“Güm güm öter asuman sadâdan,
Gümgeşte zemin bu macerâdan.”
(Gökyüzü seslerden güm güm öter. Zemin bu maceradan kendini kaybeder.)
Kullanılan harf ve kelimelerde, âdeta o gürültülü havada kaybolup giden zemin görülmektedir.
Kur’an-ı Kerim’de yer alan her bir kelime, bulunduğu yere tam bir uyum arz eder. Mesela, Şeytan’ın vesveselerinden bahseden Nas Suresinde sıkça tekrar edilen “s” sesi, âdeta Şeytan’ın fiskoslarını ses olarak da yansıtmaktadır. Yerden suyun çıkışını anlatan “yeşşakkaku”2 ifadesi, çatlayışın ve akışın bütün fışırtısını, şakırtısını, takırtısını duyurarak, âdeta suyun çıkış tarzını göstermektedir.3
Kâfirlere haşmetli bir üslûpla hitap eden Kaf Suresinin kelimeleri, cezaletli lafızlardan seçilmiştir. Cennet’i anlatan ayetlerde, kelimeler Cennet’in letafetinden hisse almışlardır.
Kur’an-ı Kerim, gerçi şiir değildir, fakat onu okuyanların açıkça gördükleri gibi Kur’an ayetlerinde şiirin de fevkinde bir akıcılık ve selâset vardır. Bu İlâhî beyan, manaya muhatap olamayan avamdan insanları ruhu mest eden lafızlarla cezbettiği gibi, mana ehli olan havas kimseleri de engin ve zengin manalarla kendine çekmektedir.
1 Rûmi, Mesnevi, (Tahiru’l- Mevlevî), II, 488.
2 Bakara, 74.
3 Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, I, 16.
