Gözler yalan söylemez, ayaklar da…
Beden dili uzmanı Joe Navarro, muhatabımızın his ve düşüncelerini bedende en iyi yansıtan uzvun ayaklar olduğunu söyler. Ona göre, ayaklar “bedenimizin en dürüst parçasıdır.”1 Kur’anda “Bugün onların ağızlarını mühürleriz de, neler yaptıklarını elleri bize söyler ve ayakları şahitlik eder.”2 ayetini bu bağlamda ele almak da mümkündür. Ayette esas itibariyle mahşer meydanında “ellerin konuşmasından” ve “ayakların şahitlik yapmasından” söz edilmektedir. Ama bu konuşma ve şahitliğin şu dünya hayatında da olmasına bir engel yoktur. Bu kitabın da konusunu teşkil eden Beden Dili İlmi, bunun açık bir delilidir.
Kişinin yürüyüşü, onun hakkında bir şeyler anlatır. Onun yürüyüşüne bakarak sosyal statüsü, ruh hâli, etnik ve kültürel yapısı gibi konularda bir kanaate varabiliriz.3
Bedenin yükünü ayaklar çeker. İnsan ayakları ile kâh yürür, kâh koşar. “Emin adımlarla yürümek” ayrı bir durum, “ürkek adımlarla yürümek” ayrı bir durumdur. İnsan yeri gelir etrafı rahatsız etmemek için parmak uçlarına basarak “sessizce” yürür, yeri gelir ters fikirler serdeden bir hatibe tepki olarak, inadına topuklarına basa basa yürür. Yiğit, narasından belli olduğu gibi, yürüyüşünden de belli olur.
Şu ayette, yürümelerin farklı olmasına dikkat çekilmiştir:
“Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi?”4
Ayetten murat, müşrik ile muvahhidi bir temsil ile anlatmaktır. Müşrik, eğri büğrü sarp bir yolda yüzüstü sürünerek giden kimseye benzer. Tek Allaha inanan kimse ise, düzgün bir yolda güzel bir şekilde giden kimse gibidir.
Ayette müşrik için yoldan bahsedilmeyip sadece yüzüstü sürünmesinden söz edilmesi, müşrikin gittiği yolun yol denilmeye layık olmayışını hissettirmek içindir.
Denildi ki: Birinciden murat, mahşer meydanında yüz üstü sürünerek ateşe atılanlardır. İkinciden murat ise, izzetli bir şekilde cennete alınanlardır.5
Mütevazı yürüyüş
Furkan suresinde Rahman’ın seçkin kulları bazı özellikleriyle anlatılır. Onların özelliklerinden biri de yürüyüşlerinde mütevazı olmalarıdır:
“Rahmanın kulları o kimselerdir ki, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürürler.”6
Kibirli kişiyle mütevazı kişi; bakışlarından, duruşlarından kolayca ayırt edildiği gibi, yürüyüşlerinden de ayırt edilirler.
Şımarık yürüyüş
Şımarıklık, insanın kelamına yansıdığı gibi, yürüyüşüne de yansır. İnsana yaraşan mütevazı olmaktır.
Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütleri anlatan ayetler arasında şu da yer alır:
“…Yeryüzünde böbürlenerek yürüme!”7
Aynı konuda bir başka ayet ise şöyle bildirir:
“Yeryüzünde çalımla yürüme! Çünkü sen asla yeri yaramazsın ve boyca da dağlara varamazsın.”8
Her genel kuralın istisnaları da olabilir. Bu konuda şu istisnayı hatırlayabiliriz:
Uhud Harbinde Peygamber Efendimiz eline bir kılıç alır ve ashabına “Bunun hakkını kim verecek?” diye sorar.
Ashab, “Hakkı nedir ya Rasulallah?” derler.
Peygamber “Hakkı, kırılıncaya kadar düşmanla savaşmaktır.” buyurur.
Bunun üzerine Ebu Dücane “ben veririm Ya Rasulallah ” der. Kılıcı alır, çalımlı bir şekilde düşman saflarına doğru yürür. Hz. Peygamber, onun ardından şöyle söyler:
“Bu, Allahın sevmediği bir yürüyüştür. Ama savaş hâli müstesna.”9
Orta hâlli yürüyüş
İslam dini, müntesiplerine ifrat ve tefritten uzak istikametli bir hayat yaşamalarını emreder. “Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık”10 ayeti Müslümanların bu mümtaz özelliğine dikkat çekmektedir. Ayette geçen “vasat bir ümmet”ten murat, “ifrat ve tefritten azade dengeli bir ümmet” demektir. Kanaatimizce, buna “orta ümmet” demek manayı tam ifade etmemektedir.
İşte bu dengeyi ifade eden bir ayette Hz. Lokman’ın oğluna nasihati çerçevesinde şöyle buyrulur:
“Yürüyüşünde mutedil ol.”11
Yürüyüşünde ne çok yavaş ne de hızlı ol, orta hâlli yürü.
Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Hızlı yürümek mü’minin vakarını giderir.”
Hz. Aişe, Hz. Ömer hakkında “sür’atli yürürdü” der. Onun bu ifadesinden murat, yavaş yürümenin fevkinde bir yürüyüşü olduğunu anlatmaktır.12
Tahrik edici yürüyüş
Kadın ve erkek birbiriyle sınanmaktadır. Kadın fıtraten güzelliğini göstermeye meyyal ve erkek de fıtraten o güzelliğe müştaktır. Ancak bu mahiyette yaratılış, ciddi bir imtihandan geçmek içindir. Dolayısıyla iki tarafın birbiriyle münasebeti belli kurallar çerçevesinde olmalıdır. Yoksa gayr-ı meşru beraberliği netice veren vahim durumlar meydana gelebilir. İşte, özellikle kadın kendine daha dikkat etmeli, tahrik edici durumlardan uzak kalmalıdır. Bu bağlamda, kadınlara şu ilahi hatırlatma yapılır:
“Gizledikleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar.”13
Bu, zineti izhar etmeyi yasaklamaktan daha beliğ, etkili bir anlatımdır. Bu yasak olunca, sesini yükselterek dikkatleri üzerine çekmenin hayli hayli yasak olduğuna kuvvetli bir delâlet vardır.14
Hayâ’lı yürüyüş
Hz. Musa delikanlılık döneminde Mısır’ı terk edip Medyen tarafına gelir. İnsanlar hayvanlarını otlatmak için sıraya girmişken iki genç kızın kenarda beklediklerini görür. Niçin sıraya girmediklerini sorar. “Çobanlar sulayıp çekilinceye kadar biz koyunlarımızı sulamayız. Babamız ise çok yaşlı bir adamdır” diye cevap verirler.15
Bunun üzerine Hz. Musa, onların hayvanlarını sular. Kızlar, o gün eve erken dönerler. Babalarına durumu anlatınca, babaları kızlarından birini Hz. Musa’yı eve davet etmek üzere gönderir. Kur’an bunu şöyle anlatır:
“Derken, kızlardan biri çekingen bir yürüyüşle Ona geldi. Dedi: Hayvanlarımızı sulamanın ücretini vermek üzere babam seni çağırıyor.”16
Hayâ, kadında fıtri olarak zaten vardır. Fakat bu güzel duygu zamanla hassasiyetini kaybedebilir ve hatta tümüyle fonksiyonunu yitirebilir. Ayette anlatılan durum, ilerde Hz. Musa’ya eş olacak bu genç kızın takdire şayan bir şekilde hayâ sahibi olmasıdır.
Bu konuda kelam-ı kibar olarak şöyle denilir: “Hayâ güzeldir, ama kadında daha güzeldir.”
Kalkış tepkisi
Tarih boyu dini değerlere saldırılar eksik olmamıştır. Bunlara verilecek tepki türlerinden biri de, onların bulunduğu yerden kalkıp gitmek, onları dinlemeyerek protesto etmektir. Böyle bir hareket bazen o kimseye el ile müdahaleden çok daha etkili olabilmektedir. Kur’an, bunu şöyle nazara verir:
“Âyetlerimiz hakkında münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman hemen onlardan uzaklaş ki, başka bir söze dalsınlar. Eğer şeytan bunu sana unutturursa, hatırladıktan sonra hemen kalk, o zalim kavim ile beraber oturma.”17
Bir başka ayet ise, şöyle der:
“Allah size Kitap’ta şöyle hüküm indirdi: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe onlarla oturmayın, aksi hâlde siz de onlar gibi olursunuz.”18
1 Bkz. Navarro, Beden Dili, s. 61-63
2 Yasin, 65
3 Özkan, Kazandıran Beden Dili, s. 138
4 Mülk, 22
5 Beydâvî, II, 512
6 Furkan, 63
7 Lokman, 18
8 İsra, 37
9 İbn Sa’d, III/101
10 Bakara, 143
11 Lokman, 19
12 Beydâvî, II, 229
13 Nur, 31
14 Beydâvî, II, 122
15 Kasas, 23
16 Kasas, 25
17 En’am, 68
18 Nisa, 140
