Bütün devirlerin en hararetli konularından biri hürriyettir.
“Hürriyet, hukukuna mâlikiyet; esaret, hukukuna başkasının mâlik olmasıdır.” (I, 129)
Din, insanları gerçek hürriyete kavuşturmak için gönderilmiştir. Hamdi Yazır’ın ifadesiyle, “Hak dinin en belirgin özelliği, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle bizzat hayrata sevketmektir.” (I, 89)
Yâni, din insanların iradelerine ipotek koyup, “Bu böyledir! Anlasanız da anlamasanız da bunu böyle kabul edin ve böyle uygulayın!” demez. Basiret üzere onları Allah’a çağırır. Kur’an-ı Kerîm, nice âyetlerinde insanların akıllarını kullanmalarını ister. Dinin hedefi, robot insanlar sürüsü oluşturmak değil, hür insanlar ordusu meydana getirmektir.
Gerçek hürriyet, Allah’a kul olmaktır. Hamdi Yazır, bu mânâyı şu ifadelerle belirtir:
“Âlemde ben Allah’dan başkasına hürriyetimi veremem.”
“Kendime kalırsam hiç, O’na intisabımla her şeyim.” (I, 103)
“Yalnızca Sana ibâdet eder ve sadece Sen’den yardım dileriz” (Fatiha, 5) diyebilmekten büyük hürriyet tasavvur olunamaz.” (V, 3111)
