Yahudiler, tarihin kaydettiği en eski milletlerden biridir. Kur’ân-ı Kerim’de bunlarla ilgili pek çok ayet vardır. Biz bunlardan konumuzla ilgili olanlara kısaca temas edeceğiz:
1-Zillet Damgası
“Üzerlerine zillet ve meskenet damgası basıldı.”1
Bu ayet, Yahudilerin daima zillet ve meskenete maruz kalacağını, zillet ve meskenetin onların ayrılmaz parçaları haline geldiğini ifade eder.2
Ayet aynı zamanda, bir çadırın içindekileri ihatası gibi, zillet ve meskenetin her taraftan onları kuşattığını bildirir.3
1948 yılına gelinceye kadar 2000 yıl boyunca devletsiz yaşayan ve dünyanın her tarafında dağınık olarak bulunan Yahudiler, üstteki ayetin manasını tarihleriyle göstermektedirler.
Bir başka ayette, aynı durum şöyle bildirilir:
“Allah’tan bir ipe veya insanlardan bir ipe tutunmak dışında, nerede bulunsalar zillet altında kalmaya mahkûmdurlar. Allah’tan bir gadaba maruz kaldılar ve üzerlerine meskenet damgası basıldı. Çünkü onlar Allah’ın ayetlerine küfrediyorlar (inkâr veya nankörlükte bulunuyorlar) ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. Çünkü asi olmuşlardı ve aşırı gidiyorlardı.”4
Bu ayet, onların zillet ve meskenete maruz kaldıklarını beyanla beraber, hem bunun sebebini, hem de nasıl kurtulabileceklerini bildirir.
Nefis, mal ve ailelerinin heder olması, batıla yapışmaları, başka milletlerin idaresi altında cizye vermeye mecbur olmaları, onlara basılan zillet ve meskenet damgasının bazı görünümleridir.5
Bu zillet ve meskenetin sebebi ise, ayette şöyle açıklanmıştır:
a. Allah’ın ayetlerine küfür (yani ya onları inkar veya onlara nankörlük.)
b. Haksız yere peygamberleri öldürmek.
c. İsyan.
d. Aşırılık.
Bu zillet ve meskenetten kurtulmaları ise iki şekilde olabilmektedir:
a. Allah’tan bir ip.
b. İnsanlardan bir ip.
Dikkat edilirse, bu ifadede bir istiare söz konusudur. “Habl” (ip) kelimesi hayale şunu getirmektedir: Bunlar, kendi başlarına çıkamayacakları kuyu gibi bir çukura düşmüşlerdir ve ancak üstten uzatılan bir iple kurtulabileceklerdir. Mesela, Endülüs Emevi Devletinde himaye altında yaşayan Yahudiler, 15. yy. biterken bu devletin çökmesinden sonra sığınacak ülke ararlar. Kimse bunları kabul etmez. Ancak Osmanlı Devleti bunlara bir ip uzatır, himaye eder.
2-Kitap Yüklü Eşek
“Tevrat’la yükümlü olup da onunla amel etmeyenlerin misali, Tevrat sifirlerini taşıyan eşeğin misali gibidir.”6
Ayet, Tevrat’ı bilip de onun gereğini yerine getirmeyen Yahudileri, Tevrat’ın bölümlerinin sırtına yüklendiği eşeğe benzetir. Kitap yüklü merkep meseli, kolayca zihinlerde yer edecek bir ifade olup, ilmiyle amil olmayanlar için genel bir mesel olarak getirilebilir.7 Merkebin böyle kitaplar taşımaktan payı, ancak ağırlık ve yorgunluktur. Onların manalarını bilmez, onlardan faydalanamaz, onların sahibi değildir.8 Ayette ümmet-i Muhammed’e de bir uyarı söz konusudur.9 Yani işaret olarak şöyle denilmiştir: “Eğer sizler de size yüklenen Kur’ânın hakkını vermezseniz, siz de aynı duruma düşersiniz!”
3-Buzağı Sevdası
“Küfürleri sebebiyle, kalplerinde buzağı sevdası iliklerine işlemişti.”10
İsrailoğulları Mısır’da uzun yıllar esir olarak kalırlar. İneği kutsal tanıyan, buzağıya tapan Mısırlı’lardan inanç yönüyle de hayli etkilenirler. Öyle ki, esaretten kurtulduktan sonra Hz. Musa Tur’da iken Samiri isimli biri zinet eşyalarından buzağı heykeli yapar. İsrailoğullarını buna ibadete davet ettiğinde Hz. Harun dışındakiler buna ibadetten çekinmezler.11
İşte, dem ve damarlarına işlemiş olan buzağı sevgisi, yıllar sonrasında bile kendini bu şekilde gösterir.
Âyet, boyanın elbiseye nüfuzu gibi, buzağı sevgisinin kalplerine nüfuzunu istiare yoluyla ifade etmektedir.12 Su, nasıl ki yerden biten şeyler için hayat maddesidir. Öyle de, bu buzağı sevgisi onlardan sudur eden fiillerin esası olmuştur.13
Not: Günümüzde -mesela Frankfurt ve Newyorkta görüldüğü üzere- borsanın önemli sembolleri arasında “boğa”nın da olması, İsrailoğullarının buzağısının günümüze bir uzantısı gibidir.
4-Taştan Katı Kalpler
“Sonra bunun arkasından kalpleriniz katılaştı. Artık onlar taşlar gibi, hatta daha da katı. Çünkü taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynar. Öylesi var ki çatlar da, bağrından sular fışkırır. Öylesi de var ki Allah’ın korkusundan yerlere yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.”14
İsrailoğullarında bir cinayet vak’ası olur. Katilin bulunması için Hz. Musa’ya giderler. Hz. Musa, Allah’ın onlardan bir sığır kesmelerini istediğini söyler. İsrailoğulları işi hayli yokuşa sürerlerse de, sonunda keserler. Allah’ın emriyle bu sığırın bir parçasıyla ölüye vurulduğunda, ölü bir an için dirilir, katilini söyler.15
İşte, böyle bir mu’cizeyi gören ve hala isyana devam edenlere Cenab-ı Hak, üstteki benzetmeyi yapar. Onların kalpleri taş gibi, hatta daha da katıdır. Artık böyle kalplere öğüt işlememekte, nasihat tesirini göstermemektedir.16
Katı kalpler için “taş gibi, demir gibi” benzetmesi çokça karşılaşılabilen bir durum olmakla beraber, Cenab-ı Hakk “O kalpler taşlar gibi, hatta daha da katı” dedikten sonra bu davayı isbat eden deliller serdetmiştir:
-Taşların öylesi var ki içinden nehirler kaynar. (Ekser nehirlerin dağlardan kaynadığı ilmen de bilinen bir gerçektir.)
– Öylesi var ki, çatlar da bağrından sular fışkırır. (Mesela, Hz. Musa bir taşa vurunca, on iki musluklu bir çeşme olur. On iki İsrailoğlu boyu, her biri ayrı bölümden suyunu alır.)17
– Öylesi var ki, Allah’ın korkusundan yerlere yuvarlanır. (Mesela, Hz. Musa Cenab-ı Hak’tan rü’yet talebinde bulununca Cenab-ı Hak dağa tecelli eder, dağ paramparça olur.)18
İşte, taşlar o sertliğiyle beraber böyle tecellilere mazhar olmuşlar. Bunların kalbi ise öyle kasavet bağlamış ki, o kalplerden ne marifet nehri akıyor, ne kalp gözlerinden yaşlar dökülüyor, ne de ilahi tecelliler karşısında bir yumuşama görülüyor…
5-Arkaya Atılan Kitap
“Allah tarafından onlara beraberlerindekini tasdik edici bir peygamber gelince, ehl-i kitaptan bir kısmı sanki bilmiyorlarmış gibi, Allah’ın Kitabını arkalarına attılar.”19
Ayet, ehl-i kitaptan olan Yahudilerin ahir zaman peygamberine muhatap olduklarında sergiledikleri tavırlarını bildirmektedir. Allah’ın kitabını arkalarına atmaları, ondan yüz çevirmelerini ifade eden bir temsildir.20
Bir şeyi beğenmeyip istihfaf eden onu alır, arkasına atar.21 İşte, bunlar da ilahi Kitab’a böyle muamele ederler.
6-Dünya Sevdası
“İşte onlar, ahiret bedeline dünyayı satın almış kimselerdir.”22
Yahudilerden bahseden bu ilahi beyan, onların hüsranlı alışverişini anlatır. En kıymetli şeyi verip, onun bedeline en alçak şeyi satın almaktadırlar.
1 Bakara, 61
2 Râzî, III, 102; Ebussuud, I, 107
3 İsfehani, s. 505-506
4 Âl-i İmran, 112
5 Alûsî, IV, 29
6 Cum’a, 5
7 Zemahşeri, IV, 103; İbn Kayyim, İ’lam, I, 127; Zerkeşi, I, 493; Salah A. Fettah Halidi, Letaifu Kur’âniye, Darul Kalem, Dimeşk, 1992, s. 167
8 Sağir, s. 320
9 İbn Kayyim, Emsal, s. 214; Abdali, s. 203
10 Bakara, 93
11 Bkz. Taha, 83-98
12 Râzî, III, 187; Kurtubi, II, 23; Yazır, I, 422
13 Râzî, III, 187
14 Bakara, 74
15 Bkz. Bakara, 67-73
16 Zemahşeri, II, 290
17 Bkz. Bakara, 60
18 A’raf, 143
19 Bakara, 101
20 Beydâvî, I, 78
21 Râzî, III, 201; Kurtubi, II, 29; Sabunî, I, 84
22 Bakara, 86
