Sağırın biri, hasta dostunu ziyarete gider. Yolda şöyle tasarlar:
“Ona ‘nasılsın’ diye sorarım. Herhalde ‘iyiyim’ diyecektir. ‘Çok şükür’ derim.
Sonra ne yediğini sorarım. Herhalde bazı yemek isimleri söyleyecektir. ‘Afiyet olsun’ derim.
Hangi doktorun geldiğini sorarım. Herhalde bir doktor ismi söyleyecektir. ‘iyi doktordur’ der ziyaretimi bitiririm.”
Bu hayallerle dostunun evine varır. Aralarında şu konuşma cereyan eder:
“Nasılsın?”
“Ölüyorum.”
“Çok şükür. Peki, ne yiyorsun?”
“Zehir!”
“Afiyet olsun. Peki, hangi doktor geliyor?”
“Azrail.”
“Oh oh, memnun oldum. Ayağı uğurlu bir doktordur.”
Günümüzde bazı çevrelerin İslâm’a bakışları bu sağırın haline benziyor. Kendi hayallerinde İslâm’ı bir öcü şeklinde kabul edip, ya ona saldırıyorlar veya ondan ürküyorlar. Hâlbuki kulaklarındaki cehalet pamuğunu çıkarıp İslâm’ın sesine kulak verseler, kendileri de istifade edeceklerdir.
