40 ından sonra mı?

15-16 yaşlarında iki genç, dinî muhtevalı bir sohbete katıldılar. Sohbeti yapan zat tatlı tatlı anlatıyordu. İki genç, sohbet sonrası evlerine dönerken sohbetin bir değerlendirmesini yaptılar.

Biri dedi: “Anlatılanlar çok güzel şeyler, ama dini yaşamak için biz daha genç sayılırız. Hele şöyle kırk yaşına gelelim o zaman düşünürüz.”

Diğeri, ilk anda bu görüşü haklı buldu. “Doğru, dedi. Biz henüz çok genciz.”

Fakat yalnız kaldığında meseleyi tekrar düşündü ve kendi kendine dedi: “Evet, henüz çok genciz ama mükellefiz. Kırk yaşına varma garantimiz de yok. Diyelim kırk yaşına vardık, ama o güne kadar günahlarla dolu bir ömür geçirdikten sonra, kırkından sonra ne yapabiliriz?” Böyle dedi ve sohbetlere devam etti. Kırk yaşına geldiğinde, geride bıraktığı yirmi beş yıla şöyle bir baktı. Sohbetlere devam etmekten, İslam’ı gençlik döneminde de yaşamaktan hiç de pişman olmadı. Dindar bir hayat yaşamayı nasip ettiği için Rabbine derinden derine şükretti… Öyle ya, ya arkadaşı gibi düşünse ve günahlara girse ne olurdu hali…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir