İlk bakışta İslamiyet’in de dogmatik olduğu görülür. Zira vahye dayalıdır ve gerçekler vahiyle bildirilmiştir. Fakat hakikatte İslâmiyet akla büyük değer verir. “Aklınızı kullanmıyor musunuz?”1 “Düşünmüyorlar mı?”2 “Bakmadılar mı…?”3 tarzında ayetler Kur’an’da sıkça tekrar edilir.
Ayrıca Hz. Peygamber’e şu talimat verilir:
“De ki: İşte bu benim yolum. Basiret üzere Allah’a davet ediyorum…”4
Yani, Hz. Peygamber “gözünüzü yumun peşimden gelin!” dememekte, aksine insanların basiretlerini kullanarak, gözleri açık bir şekilde delille gerçeğe gelmelerini istemektedir.5
Bununla beraber, dinin bir kısım dogmalarının aklın fevkinde olduğu da bir gerçektir. Mesela, bir miraç olayının mücerret akılla tam bir kanaat hâsıl olacak şekilde anlaşılması mümkün değildir. Ancak, aklın fevkinde olmak, akla aykırı olmak demek değildir. Şairin şu ifadeleri, aklın fevkindeki dini gerçeklerle ilgili olarak değerlendirilebilir:
“Gözüm, aklım, fikrim var deme, hepsini öldür!
Sana çöl gibi gelen, o ‘göl’ diyorsa göldür.”6
1Mesela bkz. Bakara, 44, 76; Al-i İmran, 65; En’am, 32; A’raf, 169; Yunus, 16; Hud, 51; Yusuf, 109; Enbiya, 10, 67; Mü’minun, 80; Kasas, 60…
2Mesela bkz. A’raf, 184; Rum, 8; Zümer, 42, Casiye, 13; Haşr, 21…
3Mesela bkz. A’raf, 185; Yusuf, 109; Kaf, 6
4Yusuf, 108
5Zemahşeri, II, 277
6Kısakürek, Çile, s. 80
