GARAZ

Gerçeğe ulaşmada mühim engellerden biri de garazdır. Garaz; art niyetlilik, peşin hükümlülük, hissiyata mağlubiyet gibi tezahürlerle kendini gösterir.

Hasta birinin, tatlı suyu acı olarak hissetmesi gibi, garazkâr bir bakış da gerçeği tersyüz eder. 1 Garazkâr insan, objektif hüküm veremez, hissiyatına mağlup olur. Hâlbuki “İnsanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez.”2 “Nasıl bir sinek kanadı göz üstüne bırakılsa, bir dağı setreder, göstermez. Öyle de, insan garaz damarıyla, sinek kanadı kadar bir seyyie ile dağ gibi hasenatı örter, unutur, mü’min kardeşine adavet (düşmanlık) eder.”3

Garazın en dehşetlisi siyaset âleminde kendini gösterir. Siyasî bir tarafgir, muhalifleri hakkında verdiği hükümlerde isabet edemez, insafsız davranır. Said Nursi, bunu şöyle anlatır:

“Bir zaman bu garazkarane tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasisine muhalif bir âlim-i salihi tekfir derecesinde tezyif etti ve kendi fikrinde olan bir münafığı hürmetkarane methetti… Garazkarane tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse onun fikrine yardım edip, taraftarlık gösterse, o adam şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona -haşa- lanet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.”4

Garazkâr insan, gerçeği bile bile inkâr etmekte bir beis görmez. Mesela Yahudiler Kur’an’ın ifadesiyle “peygamberi kendi evlatları gibi tanımakla”5 beraber, sırf bu garaz yüzünden kabul edememişlerdir. Garaz engelini aşıp gerçeğe teslim olan Yahudi âlimlerinden Abdullah Bin Selâm, Hz. Ömer’e şöyle demiştir:

“Kendi çocuğumdan şüphelenebilirim, hanımım beni aldatmış olabilir. Fakat Rasulullah’ın nübüvetinde asla şüphe etmem.”6

Kur’an-ı Kerim, sinekten, örümcekten misal getirir. Bu olay, Kur’an’a inananların yakinini artırırken, inkârcıların küfrünü ziyadeleştirir.7

Hz. İbrahim, elleriyle yaptıkları putlara tapan kavmine, putların bir işe yaramadığını, bir fayda veya zarar veremeyeceklerini gayet mukni bir tarzda anlatır. Muhatapları, kendi vicdanlarına müracaat edip “doğrusu siz haksızsınız” diye itiraf da ederler. Fakat hemen peşine garaz devreye girer, küfürlerinde ısrar ederler. Hak noktasında mağlup olunca, kuvvete müracaatla Hz. İbrahim’i yakmaya çalışırlar.8

Beşeri ilişkilerimizde de garazın fena neticeleri görülür. Bize samimi selâm veren birisine, “Acaba hangi maksatla selâm verdi?” şeklinde su-i zan etmek veya “falandan hayır gelmez.” şeklinde bir kanaat taşımak hep birer garaz belirtisidir.

1Arif Etik, Mevlana’da Manevi Görüş, Ülkü Basımevi, Konya, 1964, s. 30

2Nursi, Lem’alar, s. 73

3Nursi, Lem’alar, s. 84

4Nursi, Mektubat, s. 267-268

5Bakara, 146 ve En’am, 20

6Râzî, IV, 128

7İbn Kesir, I, 92; Kurtubî, I, 168; Süyûtî, Dürrü’l- Mensur, I, 88

8Bkz. Enbiya, 52-70

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir