BİLGİ OLARAK İLHAMIN DEĞERİ

İnsan kalbinin bir mazhariyeti olan ilham, genelde başkasını bağlayıcı bir bilgi türü olarak kabul edilmez. Fakat bunun böyle olması, “İlham yoluyla bir şey elde edilmez” demek değildir. Nitekim Taftezani, Nesefiye ait Akaid metninde geçen “İlham, ehl-i hak nezdinde bir şeyin sıhhatini bilme yollarından değildir” cümlesini şöyle açıklar:

Müellif bununla ‘ilham, bütün insanların kendisiyle ilim elde ettiği ve başkasını bağlayıcı bir sebep değildir’ manasını murat etmiştir. Yoksa şüphesiz ilham yoluyla bilgi elde edilmektedir.” 1

Diğer bir ifadeyle, “kelamcılar ilhamın vukuunu değil, bu yolla elde edilecek bilginin başkası için delil olacağını kabul etmezler.”2

Mesela birisi, “kalbime ilham edildi ki, şu tarihte şöyle olacak” dese, onun bu ilhamı başkasını bağlayıcı bir hüküm taşımaz. İlhamının hükmü zamana bırakılır. Zaman onu ya tasdik eder veya yanlış gördüğünü ortaya koyar.

İlhamın değeriyle ilgili olarak, bazı noktalara temas etmekte yarar görüyoruz:

1. ‘İlham, başkaları için dini bir delil sayılmasa da, sahibi ondan istifade edebilir.”3 Nitekim Hz. Musa’nın annesi kalbine gelen ilhama göre hareket etmiş, küçük Musa’yı sandık içinde Nil’in sularına bırakmıştır.4

2. İnsanın kalbi, Rabbanî ilhamlara açık olduğu gibi, şeytanî vesveselere de açıktır.5 Bunu ayıramayan kişiler, sapar ve saptırılırlar.

3. Kalbe gelen ilhamın mihengi, Kur’an ve sünnettir. Kitap ve sünnete muhalif olarak gelen bir ilham, kesinlikle şeytanîdir. Mesela kişi, “Sen artık nebi derecesine ulaştın” şeklinde gaybî bir ses duysa, “veli asla nebiler derecesine ulaşamaz” esasını hatırlamalıdır.6

4. Vahiyle gelen bilgi kati olmakla beraber, ilhamda bu kat’iyet yoktur. İlham zannidir, gölgelidir. Renkler karışıktır.7

1Taftezani, Şerhu’l- Akaid, s. 45-46

2İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayb Problemi, Marmara Ün. İlahiyat Fak. Yay. İst. 1996, s. 201

3 Ahmet Coşkun, Sohbetler ve Hatıralar, Türkiye Diyanet Vakfı Kayseri Şubesi, 1996, s. 224

4Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, V, 3719

5Bkz. Gölcük, s. 291

6Taftezani, Şerhu’l- Akaid, s. 188

7 Bkz. Nursi, Şualar, s. 124-125

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir