Peygamberler ve Gayb

Peygamberler de gaybı bilmezler,

ama gaybtan haber alabilirler.

Peygamberler, vahiy yoluyla gaybî bilgiye mazhar kılınmış kişilerdir. Cenab-ı Hak, mesajını insanlar arasından seçtiği bu kimseler vasıtasıyla bildirmiştir.

Hz. Peygamber, nübüvvetten bahsetmiş ilk kişi değildir. Hz. Âdem’den kendisine gelinceye kadar binlerce peygamber, şu âlemde bulunan insanlara gayb âleminden haberler getirmişlerdir. Bu peygamberler, gaybı bilen kişiler olmayıp gaybdan haber alan kişilerdir. Yani, bu seçkin zâtlar kendiliklerinden gaybı bilmezler, ama kendilerine bildirileni bilirler.

Kur’an’da, peygamberlerin geleceğe dair bazı gaybî haberler verdikleri görülür. Mesela Hz. İsa, kendisinden sonra gelecek peygamberi ismiyle haber vermiştir:

Hani, Meryem oğlu İsa şöyle demişti: Ey İsrailoğulları! Ben, Allah’tan size bir elçiyim. Benden önceki Tevrât’ın bir tasdikçisi ve benden sonra gelecek, ismi Ahmed olan bir peygamberin müjdecisiyim.”1

Hz. Peygamberin gönderileceği müjdesi, Hz. İsa tarafından bu şekilde açık bir şekilde bildirildiği gibi, “Evvelkilere verilen kitaplarda onun bahsi vardır. İsrailoğulları âlimlerinin bunu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?”2 ayetinin de belirttiği gibi, diğer semavî kitaplar Hz. Peygamber’den, O’na gelen Kur’an’dan bahsetmişlerdir.

Nitekim Hz. Peygamber geldiği sıralar, İsrailoğulları âlimleri bir peygamberin geleceğini söylemekteydiler.3

Yine Hz. İsa’ya dönecek olursak, bu büyük peygamber Allah’ın kendisine verdiği mucizeleri anlatırken şunu da söylemektedir:4

Ben, evlerinizde yediğiniz ve biriktirdiğiniz şeyleri size haber veririm.”5

Benzeri bir durum Hz. Yusuf için de geçerlidir. Zindanda iken oradaki arkadaşlarına hangi yemeğin geleceğini önceden haber vermektedir.6 Hz. Yusuf, “Size rızık olarak hangi yemek geleceğini daha gelmeden ben size haber veririm”7 sözünü, kendisine rüya tabiri için gelen iki arkadaşına söylemiştir. Onun bu şekilde gaybî sırlara mazhar olduğunu belirtmesi gurur için olmayıp, arkadaşlarını imana davete bir hazırlıktır. Sözüne devamla “Size söylediğim bu durum, Rabbimin bana öğrettiklerindendir”8 demesi ise, bunun bir fal veya kehanet olmadığını bildirmek içindir.9

Hz. Yusuf, daha küçüklüğünde ilâhî bilgilendirmeye nail olmuştur. Kardeşleri tarafından kıskanılıp kuyuya atıldığında Cenab-ı Hak, kalbine şunu ilham eder:

Hiç şüphe yok, (senin kim olduğunun) farkında olmadıkları bir sırada bu yaptıklarını onlara haber vereceksin.”10

Zorluk anında kolaylık inzal etmek Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve rahmetinin bir tecellisidir. Kardeşleri tarafından böyle bir hıyanete maruz kalan, kuyunun karanlığındaki küçük Yusuf’un hassas kalbini hoşnut etmek, İlâhi hikmetin ve rahmetin bir gereğidir.11 İnsanların kutsi bir teselliye muhtaç oldukları ızdırap ve sıkıntı anlarında ilâhî rahmetin imdada gelişi, pek çok kişinin şahsî tecrübeleriyle bildiği bir hakikattir.

Ayrıca, Hz. Yakub’a “Yusuf’u kurt yedi” diye kanlı bir gömlekle beraber acı bir haber gittiği halde, Yusuf’un hayatta olduğunu bilmesi ve “Allah tarafından sizin bilmediğinizi biliyorum”12 demesi, O’ndaki gaybî bilgi boyutunu göstermektedir.

Demek ki peygamberler, Allah’ın izniyle birtakım gaybî sırlara aşina olmuşlardır. Kur’an’da yer alan örnekler, bu gerçeği açık bir şekilde isbat etmektedir. Şüphesiz bu örnekler, emsallerine de kapı açar. Yani peygamberlere verilen bu gibi gaybî bilgiler sadece Kur’an’da zikredildiği kadar değildir, benzeri olaylar çokça vuku bulmuştur.

1 Saff, 6

2 Şuara, 196-197

3 Kutub, fî Zılâlil- Kur’an, V, 2617

4 Taberî, III, 279

5 Âl-i İmran, 49

6 Zemahşerî, II, 470; Nesefî, II, 222

7 Yusuf, 37

8 Yusuf, 37

9 Sâbunî, II, 51

10 Yusuf, 15

11 İbn Kesir, II, 471

12 Yusuf, 86

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir