Hz. Yakup, oğlu Yusuf’u diğer evlâtlarından daha çok sevmektedir. Bunu hazmedemeyen Yusuf’un kardeşleri O’nu bir kuyuya atarlar. Yusuf’un kanlı gömleğini babalarına getirip “Yusuf’u kurt yedi” derler. Gelişen olaylar zincirinde, Hz. Yusuf bir kervan tarafından Mısır’a götürülüp köle olarak satılır. Bir iftira yüzünden zindana atılır. Burada yıllarca kalır. Hükümdarın rüyasını tabiri vesilesiyle zindandan çıkarılır. Mısır’ın en üst düzey makamlarından birisine getirilir.
Bu arada, oğlunun hasretiyle yanıp tutuşan Hz. Yakub’un gözlerine ak düşer. Bununla beraber O, asla ümitsiz değildir, Allah’tan gelen bir bilgiyle oğlunun hayatta olduğuna inanmaktadır. Yakub’un oğulları, kıtlık dolayısıyla Mısır’a zahire almaya giderler. Hz. Yusuf, babasının durumunu öğrenince “Şu gömleğimi götürüp babamın yüzüne sürün. Gözleri onunla görür hale gelir” der.1
Kafile Mısır’dan ayrıldığı sırada, Ken’an diyarındaki Hz. Yakub’ta bir hareketlilik gözlenir. Etrafındakilere sevinçle, “Eğer bana bunak demezseniz, (diyeceğim o ki) ben, Yusuf’un kokusunu alıyorum” der.
Etrafındakiler ise, böyle bir koku almadıklarından, cevapları şu olur: “Vallahi, sen hâlâ eski şaşkınlığındasın.”
Müjdeci gelip gömleği Hz. Yakub’un yüzüne bıraktığında Hz. Yakub’un gözleri açılır, “Ben size, Allah tarafından sizin bilmediğinizi bilirim demedim mi?” der.2
Kur’an’da anlatılan bu olayda, Hz. Yusuf’un, gönderdiği gömlekle babasının gözlerinin açılacağını bilmesi gayba yönelik harika bir durum olduğu gibi, babası Yakub’un da çok uzak mesafeden gömleğin kokusunu duyması bir başka harika durumdur. Bazıları, “Oğlu Yusuf’a olan hasret ve iştiyakı onun hassasiyetini arttırmış olduğu için hissetmiştir” tarzında düşünebilirler. Fakat “Yakub’un hassasiyeti ne kadar incelmiş ve hüznü ile gözler ağardıktan sonra koku hissi ne kadar artmış olursa olsun, kafilenin ayrılması zamanına kadar Mısır’dan bir Yusuf kokusu duymayıp da, şimdi duymuş olması gösterir ki, bunun sırr-ı hikmeti O’nun hassasiyetinde değildir.”3
Ayette “Ben size, Allah tarafından sizin bilmediğinizi bilirim demedim mi?”4 denilmesi, Hz. Yakub’un bu bilgiyi kendi maddî hassasiyetinden değil, özel bir yolla Allah’tan aldığını göstermektedir.
Şeyh Sadi, bununla ilgili olarak şu ince noktayı dile getirir:
“Biri, oğlunu kaybetmiş Yakub’a sorar: Yusuf’un gömleğinin kokusunu Mısır’dan duydun da, O’nu Ken’an kuyusunda iken niçin görmedin?
Hz. Yakup, şu cevabı verir:
“Bizim halimiz çakan şimşek gibidir. Bazen açık, bazen kapalı olur.
Bazen göklerin üstüne çıkar, otururuz, bazen da ayağımızın üstünü göremeyiz.”5
Hz. Yakub’un bu cevabından öyle anlaşılıyor ki, İnsandaki gayba yönelik duygular her zaman aynı duyarlılıkta değildir. Beşer ruhunun hazır ve tam müdrik durumunda olup olmaması nisbetinde, algılama ve kavramanın alanı büyümekte, ya da küçülmektedir.
1 Yusuf, 93
2 Yusuf, 94-96
3 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, IV, 1651, 1652
4 Yusuf, 96
5 Şeyh Sadi, Gülistan, Mısru’l- Mahruse Matbaası 1299 h. s. 50; Tahiru’l-Mevlevi, Şerh-i Mesnevi, İst. Ahmed Said Matbaası, 1971. I, 147
