Falcılarla avcılar arasında bir benzerlik vardır.
İki taraf da iyi atıcılardır!
Geleceği bilme isteği pek çok insanı fala itmiştir. Evlerde bakılan fincan falından, gazetelerin “yıldızınız diyor ki” köşelerine kadar falın pek çok türü kullanılmaktadır. Günümüzde, özellikle “medyum”ların gaybî haberler vermeleri, fala bakmaları, gelecekle ilgili iddialarda bulunmaları kamuoyunu hayli meşgul etmektedir. Onların bu şöhreti,
-insanlardaki merak duygusunu tahrik etmelerinde,
-geleceği öğrenme duygusunu işletmelerinde,
-“ilginç haber” peşinde koşan gazete ve televizyonların onlara revaç kazandırmasında aranabilir. Falcıların yaptıkları, birtakım yuvarlak cümleler kurmaktan ibarettir.
Eskiden “kâhin” denilen kişiler de bir yönüyle “falcı” durumundadır. Kâhin, “gaybtan haber verme iddiasında olan kişi” anlamında kullanılır.1 Bunlar, olan şeylerden hareketle olacağa istidlalde bulunan kimseler olup,2 çoğu kere de cinlerle bağlantılı olarak kehanetlerde bulunmaktaydılar.
Tarih boyunca gelip geçmiş en meşhur kâhinlerden biri Nostradamus’tur. 1503-1566 tarihleri arasında yaşayan bu kişi, dörtlükler halinde bine yakın kehanette bulunmuş, bunların bir kısmı zaman içinde gerçekleşmiştir. Fakat ifadelerinin, genelde yoruma açık ve yuvarlak cümleler halinde olmasından ötürü “Bu dörtlüklere her şey söyletilebilir” diye haklı tenkit almıştır.3 Mesela, şöyle der:
“Bir imparator doğacak İtalya’nın yanında.
İmparator değil, kasap diyecekler.”4
Bu sözü, “Napolyon”a işaret olarak anlaşılmıştır. Hâlbuki oralarda doğan ve kasap gibi kesip biçen zalim imparator sadece Napolyon değildir. Her devirde ve her bölgede zalim krallar, zalim idareciler eksik olmamıştır.
Nostradamus, Rusların Afganistan’a gireceklerini, Afganlıların omuz omuza direneceklerini, fakat direnişlerinin kırılacağını söyler.5 Hâlbuki durum aksine tecelli etmiş Ruslar Afganistan önünde diz çökmeye mahkûm olmuşlardır.
Nostradamus, bir dörtlüğünde şöyle der:
“Mahpus damlarında sürü sürü insanlar.
Esclovanya’da (Rusya’da) bildiriler, marşlar.
Ve onları artık Tanrı kelâmı anlar.
Bir din gibi benimser zavallılar.”6
Onun bu dörtlüğü, komünizmin Rusya’ya hâkim oluşu şeklinde anlaşılmıştır. Gerçekten de, komünizm döneminde Rusya bu tür manzaraları hemen her yerinde yaşamışsa da, başka devirlerde de bu manzaradan kurtulamamıştır. Bildiriler, marşlar değişmiş, ama zulüm değişmemiştir.
Halkımızın dilinde meşhur olan “Her müneccim yalancıdır” ifadesi gerek falcılığın, gerekse gaybla ilgili başka kehanetlerin bir hükmü olmadığını bildirir. Tecrübeler de, bu hükmün doğruluğunu göstermektedir. Kehanet ve fal yoluyla geleceği bildiğini iddia edenlerden hiçbirisi, bugüne kadar tam isabetli haberler söyleyememiştir. Arada bazı sözlerinin çıkması, bazı tahminlerin isabeti türündendir. Çünkü hemen her tahminin az çok gerçekleşme ihtimali söz konusudur.
Falı reddeden İslamiyet, “tefe’ül”ü kabul eder. Tefe’ül, bir şeyi hayra yormaktır.7 Mesela, Hz. Peygamber Hudeybiye Seferinde, barış görüşmeleri için Mekkelilerin Süheyl Bin Amr’ı gönderdiğini görünce O’nun ismiyle tefe’ül ederek, “İşimiz kolaylaştı” diye ashabına haber vermişti.8
-Doktora gitmek üzere yola çıkan bir hastanın “Salim” diye birisinin çağrılmasını duyup, iyileşeceğine alamet sayması,9
– o gün önemli bir işinin gerçekleşme ihtimali olan birinin sabah ilk olarak Murat isimli bir arkadaşıyla karşılaşınca, “inşallah muradıma kavuşacağım” diye düşünmesi,
-bir esnafın günün ilk satışını muhterem bir zâta yapması sebebiyle “İnşallah, bugün işlerim iyi gidecek” demesi de birer tefe’üldür.
Kör tesadüfün karışamadığı şu âlemde, olaylar elbette başıboş değildir. Her şeyde İlâhî bir tasarruf, kasdî bir tevafuk söz konusudur. Bu sırrı bilen kişilerin, karşılaştıkları olaylardan gaybî birtakım işaretler sezinlemeleri ve bu işaretleri hayra yormaları, bir feraset ve basiret örneğinden başka bir şey değildir.
1 İbn Manzur, XIII, 362-363
2 İbn Manzur, XIII, 363
3 Fontbrune, Yarını Bilen Adam, Nostradamus, İst. Milliyet Yayınları 1982. Ter: Birsen Sağnak, s. 22
4 Age. s. 81
5 Fontbrune, age. s. 247
6 Fontbrune, age. s. 132
7 İbn Manzur, XI, 513-514
8 İbn Kesir, IV, 198; İbn Hişam, III, 331. Süheyl ismi, kolaylık anlamına gelen suhulet ile aynı kökten gelir.
9 Kâmil Miras, Tecrid-i Sarih Tercümesi ve Şerhi, Diyanet Yayınları ts. XII, 93
