5- Mekke’nin Fethi ve Müşriklerin İslam’a Girişi

Allah Fettah’tır,
fetihler nasip eder.

Hz. Peygamber, kendine verilen risalet vazifesini Mekke’de îfa ederken pek çok zorluklarla karşılaşır. O ve O’na tâbi olan mü’minler, müşrikler tarafından çeşitli işkencelere, ambargoya maruz bırakılırlar. On üç yıl süren bu çetin mücadeleden sonra mü’minler, Mekke’yi terketmek zorunda kalırlar. Mallarını, topraklarını, yurtlarını bırakarak Medine’ye giderler. Fakat gönüllerinde Mekke’nin hasreti buram buram tütmekte, orada bulunanların da İslâm nimetine kavuşmalarını can u gönülden arzulamaktadırlar. Medine’de nâzil olan şu ayet, onlara bu noktada bir ümit ışığı yakar:

Olur ki Allah, düşman olduğunuz kimselerle sizin aranızda bir dostluk meydana getirir. Allah kadîrdir ve Allah Gafur u Rahîmdir (Çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir).1

Pek çok müfessir, Hz. Peygamber devrinde Mekke’nin fethedilmesiyle, ayetin bu manasının gerçekleştiğini söyler.2 Fahreddîn Râzî de aynı manaya, “Elbette Allah kalpleri çevirmeye, durumları değiştirmeye, dostluk sebeplerini kolaylaştırmaya kâdirdir” diyerek dikkat çeker.3

Bu ayetten anlıyoruz ki, dünün düşmanı, bugün dost olabilir. Dünün kâfiri, bugün İslâm’a girebilir. Mekke’nin fethiyle bu mananın bir numunesi görüldüğü gibi, her devirde benzeri manzaraları görmek mümkündür.

Şimdi zikredeceğimiz ayet ise, İlâhî vahyin en birinci ve en mümtaz muhatabı olan Hz. Peygambere gaybdan bir müjde vermektedir:

Kur’an’ı (tebliği) sana farz kılan Allah, muhakkak ki seni meadına döndürecektir.”4

Yani, ahirete irtihal etmeden evvel, seni bu çıktığın mahalle geri getirecek, Mekke’yi fethi müyesser kılacaktır.”5

Bu ayet, müfessirlerin beyanına göre, Hz. Peygamber Mekke’den Medine’ye hicret ederken Cuhfe denilen yerde nazil olmuştur.6 Hz. Peygamberin mahzun gönlünü teselli eden bu ayet, taşıdığı gaybî haber ile bir mucizedir. Çünkü haber verdiği şey, aynen meydana gelmiştir.7

Fetih suresi de, pek çok ayetiyle Mekke’nin fethiyle alâkalıdır.

Hz. Peygamber rüyasında Mekke’ye girdiğini, Beyti tavaf ettiğini görür. Bunu ashabına haber verir. Hudeybiye barışının olduğu senede, umre için yola çıkıldığında ashabtan hiçbirinde rüyanın o sene gerçekleşeceğine dair bir şüphe yoktur. Fakat Mekkeliler buna engel olup da, Müslümanlar gelecek sene umre yapmak üzere dönüş yolunu tutunca, bir kısmında bir şüphe, bir tereddüt meydana gelir. Hatta Hz. Ömer “Ya Rasulallah, siz ‘Beyte gideceğiz, onu tavaf edeceğiz’ buyurmadınız mı?” der. Hz. Peygamber “Evet der. Fakat bu sene yapacağımızı söyledim mi?” Hz. Ömer “Hayır” deyince Rasulullah “Sen, hiç şüphesiz Beyt’e gidecek ve onu tavaf edeceksin” buyurur.8

İşte, böyle bir vasatta, Müslümanlar içleri buruk bir şekilde Medine’ye dönerken, Cenab-ı Hak Hz. Peygambere Fetih suresini indirir. Bunun üzerine Hz. Peygamber “Bana öyle bir sure indirildi ki, dünya ve içindeki her şeyden bana daha sevimlidir” der.9

Pek çok gaybî müjde ile dolu olan bu surede, te’kidli ifadelerle Müslümanların Mekke’yi fethedecekleri belirtilmektedir:

Andolsun ki Allah, Rasulünün rüyasını doğru kıldı. Elbette ve elbette -Allah’ın dilemesiyle-, güven içinde (kiminiz) başlarınızı tıraş etmiş ve (kiminiz) saçlarınızı kısaltmış olarak, bir korku duymaksızın Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi de bundan (Mekke fethinden) önce yakın bir fetih verdi.”10

Görüldüğü gibi bu ayet, Mekke’nin fethini daha fethedilmezden önce, katî bir şekilde haber vermektedir. Nitekim ayette haber verilen Mescid-i Haram’a girme olayı, bir sene sonra umre, iki sene sonra da Mekke’nin fethi şeklinde gerçekleşmiştir.11

Bundan önce yakın bir fetih verdi”12 ayeti ise iki şekilde açıklanmıştır.

1- Hudeybiye barışı

2- Hayber’in fethi.13

Şüphesiz, her iki açıklama da sahihtir ve birbirini nakzetmemekte, bilakis birbirine kuvvet vermektedir. İbn Kesir’in de dikkat çektiği gibi, Hudeybiye barışının bir fetih olması, onda bulunan maslahat ve ileriye yönelik neticeleri itibariyledir. Nitekim İbn Mes’ud, bu manayı te’yiden şöyle demiştir:

Siz fethi, Mekke’nin fethi olarak kabul ediyorsunuz. Hâlbuki biz fethi, Hudeybiye barışı olarak anlıyoruz.”14

Sahabeden Hz. Cabir de, benzeri bir ifade kullanmaktadır.15

Kur’an’ın kısa surelerinden olan Nasr suresi de Mekke’nin fethinden haber vermektedir:

Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların fevc fevc Allah’ın dinine girdiklerini gördüğünde, Rabbini hamd ile tesbih et ve O’na istiğfar et. Çünkü O, Tevvab’tır (tevbeleri çok kabul edendir).”16

Görüldüğü gibi bu müjdeli sure, fethin gerçekleşeceğini, insanların gruplar halinde İslâm’a gireceklerini hiçbir vehme yer kalmayacak bir şekilde belirtmektedir. Bu cihetle bu sure, gaybdan bir haberdir ve mu’cizedir.17

Asrımızın mümtaz müfessirlerinden Hamdi Yazır, “Fetih” kelimesine çok şümullü bir zaviyeden baktığı pasajlarında şu ince mütalaaları yapar:

Fetihten murat yalnız memleket fethinden ibaret olmayıp, daha ziyade kalplerin iman ve İslâm’a açılmasıdır. Mekke fethi üzerine terettüp eden fütuhat, İslâm’ın birden yayılıvermesi ve yirmi seneden beri Kureyş inkârcılarının engel olmasından dolayı hakkın kabulüne kapalı duran kalplerin, Mekke ve Taif fethinden sonra, akın akın İslâm’a açılıvermiş bulunmasıdır.18

Bir başka anlatımla, fetihten murat, cumhûrun dediği gibi, Mekke’nin fethi olmakla beraber, o yalnız normal bir şehrin fethi değil, Kâbe’nin fethi olduğundan, aynı zamanda kalplerin Allah dinine; İslâm kapısının bütün insanlığa açılışıdır. Bu suretle “Fethu’l- fütuh” olmuş, diğer fetihlerin önünü açmıştır. Kısa bir zamanda bütün Arabistan’a ve oradan bütün cihana yayılan İslâm’ın maddî ve manevî fütuhatı, Kâbe kapısının açılmasıyla başlamıştır.19

Ayette, geçmiş zaman kipiyle “İslâm’a girdiler” denilmek yerine, geniş zaman kipiyle “İslâm’a giriyorlar” denilmesi, hepsinin İslâm’a girmelerinin tamam olmayıp, girmeye başladıklarını ve peyder pey gireceklerini hissettirmektedir.20

O halde, fiilde bu kipin kullanılması, gayb sayılan gelecekteki devamlı bir oluşa bir işarettir. Nitekim fevc fevc İslâm’a girişin günümüzde de olacağına dair açık deliller meydana gelmektedir. Nitekim bütün dünyada yaşanan son Corona salgını dolayısıyla da dünya çapında İslam’a ve onun hakikatlerine bir yöneliş gerçekleşmekte, pek çok insan kendilerini İslâm’a teslim etmekte, kurtuluşun ancak onda olacağını görmektedirler.

Tarihe baktığımızda, bazı peygamberlerin, kavimleri tarafından şehit edildiğini, bir kısmının kitabının zamanla tahrifata uğradığını, hak yolda gidenlerin zaman zaman batıl yolda gidenlere mağlup düştüğünü görürüz. Durum böyleyken, Hz. Peygamberin Kur’an vasıtasıyla tekidli bir şekilde İslâmî fetihleri müjdelemesi, bu gaybî haberin, O’nun ufkundan başka bir ufuktan geldiğini göstermektedir. Yani, ilmi her şeyi kuşatan, hem geçmiş hem de geleceğe hükmeden Cenab-ı Hak, bunları elçisine bildirmiş, O da bize haber vermiştir.21

1 Mümtehine, 7

2 Taberî, XXVIII, 65; Tabersî, V, 272; Merâğî XXVIII, 70; Sâbunî, III, 363

3 Râzî, XXIX, 303

4 Kasas, 85

5 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, V, 3759; Sâbunî, II, 448

6 Nesefî, III, 248; Hâzin, III, 415; Kutub, fî Zılâlil- Kur’an, V, 2714-2715; Zerkeşî, I, 197; Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, V, 3759

7 Merâğî, XX, 104-105

8 İbn Kesîr, IV, 201

9 Ebu Huseyn Ali Bin Ahmed Vâhidî, Esbâbu’n- Nüzûl, Dâru’l- Kütübi’l- İmiyye, Beyrût, 1991, s. 398

10 Fetih, 27

11 Kutub, fî Zılâlil- Kur’an, VI 3330

12 Fetih, 27

13 Taberî, XXVI, 108

14 İbn Kesîr, IV, 182

15 Taberî, XXVI, 70

16 Nasr, 1-3

17 Sâbunî, III, 615

18 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, IX, 6237

19 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, IX, 6238

20 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, IX, 6239

21 Zerkânî, II, 340

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir