Hz. Meryem

Kur’an’da bir sûreye ad olan Hz. Meryem, Hz. İsa gibi büyük bir peygambere anne olmak ve ayetlerde medihle kendisinden bahsedilmek şerefine mazhar olan bir kadındır. Daha küçüklüğünden itibaren kendisinde harika haller görülür. O’nun terbiyesiyle meşgul olan Hz. Zekeriya, ne zaman küçük Meryem’in yanına varsa, orada değişik yiyecekler bulur.1 Merakla sorar: “Ey Meryem, bunlar sana nereden geliyor?”

Hz. Meryem de şöyle cevap verir:

Allah katından. Muhakkak ki O, dilediğini hesapsız şekilde rızıklandırır.”2

Hz. Meryem’in Kur’an’da zikredilen bu kıssası, çokça anlatılan “evliyaullaha gaybdan rızık gelmesi” olaylarına bir mesnet olabilir kanaatindeyiz.3 Zira “Olağanüstü olaylar nadir de olsa vuku bulmaktadır. Kurallaştırılmadığı yahut bilimsel izahı yapılamadığı için bunların vukuunu inkâr etmek doğru değildir.”4 Her şeyi kendimize kıyas ederek ölçmek ve değerlendirmek, bizi yanıltabilir. Böyle hallerin bizde görülmemesi, hiç kimsede görülmeyeceğine delil olamaz.

Bu meselede şu noktaları bilmekte yarar olacaktır:

1- Cenab-ı Hak, Fail-i Muhtardır. Dilediğini dilediği şekilde yapar. Bazı has kullarına hususî ikramda bulunmasına hiçbir engel yoktur.

2- Cenab-ı Hak kâinatta koyduğu “âdetullah” tabir edilen kanunlarla genel tasarrufta bulunur. Fakat dilediği zaman bazı fertlere özel iradesiyle muamele yapar. Mesela, Hz. Âdem ve eşi Havva doğrudan yaratılırken, sonraki insanlar bir anne-baba vasıtasıyla bu dünyaya gönderilmiştir. Fakat Hz. Meryem’in oğlu olan Hz. İsa, bu umumî kanundan müstesna kılınmıştır. Hz. Âdem’i anasız babasız doğrudan yaratan ilâhî kudret, Hz. İsa’yı da sadece anne vasıtasıyla bu dünyaya göndermiştir. Her kanunun istisnası bulunabilir. Allah’ın küllî kanunlarının bazı istisnaları olması, hiç de inkârı gerektiren bir durum değildir. Melekler Hz. Meryem’in yanına gelip konuşmaktadır.5 Hz. Cebrail bir insan şeklinde Hz. Meryem’in yanına gelip bir oğlu olacağını haber vermiştir.6 Demek ki, bizler melekleri görmemekle beraber, Hz. Meryem gibi peygamber olmayan bazı kişilerin onlara muhatap olması mümkündür.

3- Bazı tarikat ehli, “şeyh uçmaz, mürid onu uçurur” sözünü doğrular bir tarzda kendi şeyhlerini olduğundan fazla gösterirler. Onların, şeyhlerinde olmayan halleri varmış gibi anlatması, kerametin inkârına delil olamaz. Çok mübalağalar yapılmış olabilir ve kanaatimizce de yapılmıştır. Fakat fert olarak bazı olaylar reddedilse bile, tür olarak bütününü inkâr edip “keramet diye bir şey yoktur” demek doğru değildir. Nitekim “evliyanın kerameti haktır” ifadesi, ehl-i sünnetin genel bir kabulüne mazhar olmuştur.7

1 Taberî, Câmiu’l-Beyan, III, 244; Mahmûd Bin Ömer Zemahşerî, Keşşâf an Hakâikı Ğavamizi’t-Tenzîl, Dâru’l-Kütübi’l-Arabî, Beyrut, ts. I, 358; Merağî, III, 145

2 Âl-i İmran, 37

3 Taftezânî, s. 78

4 İlyas Çelebi, İslam İnancında Gayb Problemi, İst. Marmara Üniver­sitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yapılmış basılmamış doktora tezi, 1991. s. 195

5 Âl-i İmran, 42-43.

6 Meryem, 16-21. Taberî, XVI, 60

7 Taftezanî, s. 77

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir