Din bilginleri

Hz. Peygamber son peygamberdir ve O’ndan sonra peygamber gelmeyecektir. Ancak, “âlimler peygamberlerin varisleridir”1 hadisinin bildirdiği gibi, ümmetin âlimleri peygamberlere mirasçı olacaklardır. Bu miras ise, “peygamberler altın ve gümüş değil, ancak ilim mirası bırakırlar. Onu alan büyük bir pay almıştır”2 hadisinin beyan ettiği, ilim mirasıdır. “Ümmetimin âlimleri, Beni İsrail’in peygamberleri gibidir”3 hadisine de, bu miras noktasından bakmak gerektir. Yani, Hz. Peygamberin ilim mirasına sahip çıkan âlimler, tebliğ ve irşad noktasında İsrailoğullarının peygamberleri gibi vazife görmüşlerdir ve kıyamete kadar da görmeye devam edeceklerdir.

Din bilginleri, toplumu ayakta tutan dinamiklerdendir. “İçinizden hayra davet eden, iyiliği emredip kötülüğü nehyeden bir topluluk olsun”4 ayeti, böyle seçkin bir topluluğun yetiştirilmesini ümmete farz kılar.

“Mü’minlerin toptan savaşa çıkmaları uygun değildir. Her fırkadan bir grup savaşa gitmeli, onlardan bir kısmı da dini anlamak ve döndüklerinde onları uyarmak için kalmalı, olur ki sakınırlar”5 ayeti de, bir manasıyla, ilimle meşgul bir grubun savaşa gitmeyip, irşatla meşgul olmasını emreder.

Yahudi ve Hristiyanlarda da din bilginleri olmuştur. Bunlara “ahbar ve ruhban” adı verilir. Bunlar, halkı irşat etmeleri gerekirken, bir kısmı din ile dünya avına çıkmıştır. Ayet şöyle der:

“Ey iman edenler! Şüphesiz ahbar ve ruhbanın çoğu batıl bir şekilde insanların mallarını yerler ve Allah yolundan alıkoyarlar.”6

Allah yoluna iletmeye vesile olması beklenen insanların, o yoldan alıkoymaya çalışmaları, cidden vahim bir manzara teşkil etmektedir. Yine ayetin ifadesiyle,

“Ne olurdu Rabbaniyyun ve ahbar onları günah sözlerden ve haram yemelerinden vazgeçirmeye çalışsalardı? İşledikleri bu san’at ne kadar da kötü!”7

Hak ve hakikati tebliğe çalışması gereken bu zümre, zaman zaman hak ve hakikate perde olmuşlardır. Halk, bunlar vasıtasıyla Rabb’e kul olmaları gerekirken, “onlar ahbar ve ruhbanlarını Allah’tan başka Rabler edindiler”8 ayetinin bildirdiği gibi, bunları adeta birer rab edinmişlerdir.

Hz. Peygamberin açıkladığı şekilde, “onların helal kıldıklarını helal, haram kıldıklarını haram kabul etmişlerdir.”9

Yahudi ve Hristiyan dinleri, bu tür kişilerin perde olmasıyla aslî hüviyetlerinden uzaklaşmış, “beşerî birer din” görünümü kazanmışlardır.

Hâlbuki Cenab-ı Hak’tan başka hiçbir şey ibadet edilmeye layık değildir. Bütün mahlûkat, mabud olmaktan aynı derece uzaktırlar. İşte, bu din bilginleri, vesile olmaları lazım gelirken perde olmuşlar, kendi anlayışlarını “din” olarak takdim etmişler, tabir yerindeyse, “dini kuşa çevirmişlerdir.”

İslâm’da ruhbanlık yoktur.”10 Yani evlenmeyi bile terkedip bütün ömrünü mabetlerle geçirmek, dini temsil eden bir zümre meydana getirmek, İslâmî değildir. Kur’an’ın bildirdiğine göre, aslında başka dinlerde de böyle bir esas yoktur. Şöyle ki:

“Bir de, Allah rızasını talep yolunda ruhbanlık uydurdular. Hâlbuki biz onlara böyle bir şey yazmamıştık. Fakat buna da gereği gibi riayet edemediler.”11

Görülüyor ki bunu ihdas edenler iyi niyetle işe başlamışlar, fakat zamanla su-i istimal ile istikametten uzaklaşmışlardır.

Günümüzde bazı çevrelerin kullandığı “din adamı” tabiri, İslâmî bir kavram değildir. Zira her Müslüman bu dinin adamı olmakla beraber, İslâm’da dini temsil eden bir zümre yoktur. Ancak dini daha iyi bilenler, tebliğ noktasında daha seçkin bir konumdadır. Fakat bu da bir meslek olmayıp, hemen her meslek gurubu içerisinde yapılabilecek bir görevdir. Mesela dindar bir doktor, dindar bir mühendis, dindar bir esnaf, bir din görevlisinden çok daha etkili bir şekilde dini tebliğ edebilir.

Dini tebliğ durumunda olan kimseler, yaşantılarına dikkat etmek zorundadırlar. Yoksa “insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Hâlbuki siz Kitabı okuyorsunuz…”12 ayetinin şümulüne gireceklerdir.

Keza, din tebliğcileri, gerçekleri haykırmaktan geri durmamalıdır. İlmi gizlemek, Kur’an’ın yasakladığı hususlardandır.

“İndirdiğimiz apaçık hükümleri ve doğru yolu, biz insanlara Kitab’ta beyan ettikten sonra gizleyenlere Allah lanet eder. Bütün lanetçiler de lanet ederler”13 ayeti bu gerçeği bildirdiği gibi;

“Allah’ın indirdiği Kitap’takileri gizleyenler ve bununla az bir menfaat satın alanlar var ya, onların yedikleri karınlarında ancak ateş olur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onları temize çıkarmaz. Onlar için elim bir azap vardır”14 ayeti de, onların dehşetli akıbetine dikkat çeker.

Dini literatürde bu tür bilginlere “ulemai’s-su’“, yani kötü âlimler adı verilir.

– Gerçekleri gizlemek,

– az bir menfaate hakikati feda etmek

– ve din ile dünyanın avına çıkmak bunların en seçkin özelliklerindendir.

Hâlbuki hak ve hakikatin en büyük naşiri olan peygamberler “ben sizden bu tebliğe mukabil bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak âlemlerin Rabbi’ne aittir” demişlerdir.15 Enbiya’ya ilim ve tebliğde varis olan din bilginleri, ancak ve ancak onların metotlarıyla başarılı olabilirler. Maddi ve manevi ücretlerden istiğna ise, bu yolun vazgeçilmez esaslarından sadece biridir.

Meseleyi şu cümlelerle noktalamak istiyoruz:

Din bilginleri toplumun temel dinamiklerindendir. Tarih boyunca böyle bir zümre devamlı olmuştur ve kıyamete kadar da olmaya devam etmelidir. Bunlar, her türlü çıkar duygularından azade olarak, gerçekleri gerçekte olduğu gibi anlatmaya gayret etmelidirler. Birtakım endişeler sebebiyle gerçekleri gizlemek ise, bunların şanına yakışmayan düşük bir ahlaktır.

İslâm’da asıl olan her mü’minin dini ayrıntılarıyla bilmesidir. Fakat realitede bu mümkün olmadığından ümmet içinde seçkin bir İslâm davetçileri zümresi yetiştirilmesi kaçınılmazdır. Yüz binlerce doktorun bütün nüfusumuzu tedaviye çalışması gibi, böyle bir zümre de, “maneviyat tabipleri” olarak görev yapacaktır.

1 Aclûnî, II, 64

2 Tirmizi, İlim, 19

3 Aclûnî, II, 64

4 Âl-i İmran, 104

5 Tevbe, 122

6 Tevbe, 34

7 Maide, 63

8 Tevbe, 31

9 İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim, Kahraman Yay. İst. 1985, IV, 77

10 İbn Hanbel, VI, 226

11 Hadid, 27

12 Bakara, 44

13 Bakara, 159

14 Bakara, 174

15 Bkz. Şuara, 109, 127, 145, 164, 180

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir