Toplumsal olaylar

Toplum, statik değil, dinamik bir yapıya sahiptir. Sakin görünürken bile içten içe çalkantı halinde olan deniz misali, toplum daima hareket halindedir. Bu hareketlilik, bazan toplumun her kesimini içine alır, bazan da bir kısmını harekete geçirir. Savaşlar, Fransız ihtilali, Bolşevik ihtilali gibi kitle hareketleri toplumun tamamını dalgalandırır. Herhangi bir vatandaşın cenaze merasimi ise, sadece yakınlarını ilgilendirir.

Toplumda meydana gelen olaylar, birer ayıraçtır. Bu olaylarla insanların kalitesi veya âdiliği ortaya çıkar. Kur’anın hükmüyle, “herkes kendi seciyesine göre hareket eder.”1

Mesela, bir depremde bir şehir yerle bir olur. Bu felaket karşısında bir kısım insanlar enkaz altından yaralıları kurtarmaya koşarken, bir kısmı da enkaz altında kalan paraları aramaya gider… Evet, her kap içindekini sızdırır. Kur’an bu bağlamda bize şunları hatırlatır:

“Habis şeyler habis insanlara layıktır… Tayyib şeyler de temiz olanlara…”2

“İnsanlar ‘iman ettik’ demeleriyle kendi hallerine bırakılacaklarını mı sandılar? Doğrusu biz, onlardan öncekileri de denedik. Şüphesiz Allah, sadık olanları da bilecek, yalancı olanları da bilecek/ ortaya çıkaracaktır.”3

“Allah müminleri bulunduğunuz halde bırakacak değildir. Habisi tayyipten ayıracaktır.”4

Savaş gibi müheyyiç olaylar, karakterlerin dışa yansımasında mühim birer ayıraçtır. Korkak ve cesur o gün birbirinden ayrıldığı gibi, mü’min ve kâfir de birbirinden temayüz eder. Uhud savaşının hikmetlerinden bahseden ayetlerde şuna da dikkat çekilir:

“İki topluluğun karşılaştığı gün başınıza gelen musibet, Allah’ın izniyle olup, mü’minlerin bilinmesi ve münafıkların ortaya çıkması içindi.”5

Nitekim kendini mü’min gösteren ikiyüzlü münafıklara, “gelin, Allah yolunda savaşın veya savunun” denildiğinde, “biz bir savaş olacağını bilseydik elbette size uyardık” derler.6

Tebük seferi ile ilgili inen ayetleri incelediğimizde, bu sefer münasebetiyle insanların karakterlerinin kendini gösterdiğini görürüz. Şöyle ki:

Sayıca ve silahça daha üstün olan Bizans’a karşı düzenlenen bu seferde, başlıca şu gruplar ortaya çıkar:

a- Sefere katılanlar

b- Sefere katılmayanlar.

Sefere katılanlar da ikiye ayrılır.

1- Halis mü’minler

2- Münafıklar

Katılmayanlar da iki gruptur.

1- Nefsine mağlup bazı mü’minler

2- Münafıklar.

Uhud savaşının hikmetlerinden biri de, bir kısım mü’minlerin “şehadet” mertebesine ulaşmasıdır.7 Bu tür ortamlar, kahramanların tarihe mal olma sayfasıdır. Uhud denildiğinde bir Hz. Hamza’yı, bir Mus’ab Bin Ümeyr’i, bir Malik Bin Enes’i hatırlamamak mümkün değildir.

1 İsra, 84

2 Bkz. Nur, 26

3 Ankebut, 2-3

4 Âl-i İmran, 179

5 Âl-i İmran, 166-167

6 Âl-i İmran, 167

7 Âl-i İmran, 140

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir