“Büyüksün ilahi, büyüksün büyük.
Büyüklük yanında kalır pek küçük.”
Ali Haydar Bey
Tekrir, sözü kuvvetlendirmek ve ifadeye şiddet vermek için yapılan tekrardır. Lüzumsuz tekrar sıkıcı olduğu hâlde, yerinde yapılan tekrar belâğatın ta kendisidir. Belâğatlı tekrarda tekit vardır.
Hitler’in propaganda nazırı şöyle der:
“Gerçek nedir? Gerçek, tekrar etmektir!”
Tekrar edilen şeyler gerçek olmasa bile zamanla gerçek gibi kabul edilir. Bunun farkında olan firmalar, reklâm yoluyla mallarını zirvede göstermeye çalışırlar ve genelde muvaffak da olurlar. “Beyin yıkamak” denilen olay, tek taraflı olarak bazı şeylerin tekrar edilmesinden ibarettir.
Dede Ömer Rûşenî, bir şiirinde Allaha hitap ile şöyle der:
“Kimsesiz hiç kimse yok, var herkesin bir kimsesi.
Kimsesiz kaldım yetiş, ey Kimsesizler Kimsesi.”
Bu şiirde “kimse” kelimesi altı defa tekrar edilmiştir. Bu tekrarlar sıkıcı olmadığı gibi, aksine şiire bir halavet katmıştır.
Yavuz Sultan Selim’e nisbet edilen bir şiirde şöyle denilir:
“Merdüm-i dideme bilmem ne füsun etti felek?
Giryemi kıldı füzûn, eşkimi hûn etti felek.
Şîrler pençe-i kahrımda olurken lerzân,
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.”1
(Felek gözbebeğime nasıl bir büyü yaptı bilmiyorum? Beni çok ağlattı, kanlı gözyaşı döktürdü. Aslanlar bile gücümün korkusundan titrerken, felek beni bir ceylan gözlüye esir etti).
Bu şiirde üç defa geçen “felek” ifadesi ona tatlı bir güzellik katmaktadır.
Batıl yolda bile kullanılsa etkisini gösteren tekrir san’atı, hak yolda ve gerçeklerin ifadesinde gereğince kullanılmalıdır. Merhum Mehmed Âkif’in aşağıdaki ifadelerinde bu sanatın güzel bir kullanımı vardır:
“Tükürün cebhe-i lakaydına şarkın, tükürün!
Kuşkulansın görelim gayreti halkın, tükürün!
Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere!
…………….
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün,
Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün!
Hele ilânı zamanında şu malûm harbin,
‘Bize efkâr-ı umumiyesi lâzım Garbın.
O da Allah’ı bırakmakla olur’ herzesini,
Halka iman gibi telkin ile dinin sesini,
Susturan aptalın idrakine bol bol tükürün!”2
Kur’an-ı Kerim’de de hayli tekrarlar vardır. Mesela tevhit, nübüvvet, haşir, adalet gibi temel esaslar, Kur’an’ın hemen her sayfasında nazara verilir. Bazı ayetler ise, aynı ibarelerle tekrarlanır. Mesela, Rahman Suresinde 31 defa tekrarlanan “Ey ins ve cin topluluğu! Rabbinizin hangi nimetini yalanlayabilirsiniz?” ayeti, ins ve cinni şükre davet eder. Mürselât Suresinde 10 defa tekrarlanan “O gün yalanlayanların vay hâline!” ayeti, dini yalanlayan, İlâhî ayetleri tekzip edenlerin kıyamet günündeki perişan hâllerini nazara verir, yalanlamaktan sakındırır.
Kur’an-ı Kerim’in birinci talebesi olan Hz. Peygamber’in bazı cümleleri üçer defa tekrar ettiğini görürüz. Mesela, “Düşmanlarınız için gücünüzün yettiğince kuvvet hazırlayın”3 ayetindeki “kuvvet” ifadesini açıklarken, “Dikkat edin kuvvet atmaktır! Dikkat edin kuvvet atmaktır! Dikkat edin kuvvet atmaktır!” buyurmuşlardır.4
Yine bir gün art arda “Burnu yere sürtülsün! Burnu yere sürtülsün! Burnu yere sürtülsün!” buyurmuş; sahabe merak ve heyecanla “Kimin ya Rasulallah?..” diye sorduklarında şunları nazara vermiştir:
-Ramazan ayı girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olanın burnu yere sürtülsün.
-Anne – babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin burnu yere sürtülsün.
-Ben yanında zikredildiğim zaman bana salat okumayanın burnu yere sürtülsün!5
1 Kabaklı, Türk Edebiyatı, II, 636
2 Ersoy, Safahat, s. 202
3 Enfal, 60
4 Ebu Davud, Cihad, 23; İbn Mace, Cihad, 19
5 Müslim, Birr, 8; Tirmizi, Daavat 110; Ahmed İbn Hanbel, II, 346