4- Bedir Zaferi

Allah kâfirlere mühlet verebilir ve verir,
ama asla ihmal etmez!

Önceki bölümde Rumların galibiyetini bildiren ayetlerin aynı zamanda Bedir Zaferine de işaret ettiğini belirtmiştik. Bedir Zaferine işaret eden başka ayetler de bulunmaktadır. Çünkü Bedir Savaşı, İslâm tarihindeki mühim dönemeçlerden biridir. Bütün zamanlara hitap eden Kur’an ayetlerinin, saadet asrında meydana gelen bu mühim olaya özellikle işaret etmesi, Kur’an’ın şânına yakışan bir durumdur. Duhan suresinin 10-16. ayetleri, -ekser tefsirlerde anlatıldığı üzere-, Bedir Zaferiyle de ilgilidir. Şöyle ki:

Kureyş kavmi, Hz. Peygamber’e karşı çıkıp zorluk çıkardıklarında Hz. Peygamber, onların Hz. Yusuf zamanındaki kıtlık yılları gibi kıtlığa maruz kalmalarına beddua eder. Bu beddua üzerine Kureyş’te kıtlık baş gösterir. Öyle ki, kemikleri yer bir hale gelirler. O günlerde kişi, semaya baktığında, açlıktan dolayı yerle gök arasını kara bir duman bürümüş olarak görüyordu: “Şimdi sen, semanın apaçık bir duman getireceği günü gözle” âyeti bunu ifade eder.1

Bunun üzerine Rasulullah’a gelip: “Ya Rasulallah, Mudar için yağmur iste. Çünkü helâk oldular” denir. Rasulullah dua eder, yağmur gelir. “Biz azabı (biraz) kaldıracağız. Ama siz yine döneceksiniz”2 âyeti, bu kıtlık azabının kaldırılışını bildirir.

Azap kaldırılınca ise, yine eski küfür durumlarına dönerler. Cenab-ı Hak “Büyük bir şiddetle çarpacağımız gün, biz kesinlikle intikamımızı alırız”3 âyetiyle neticeyi bildirir. O gün ise, Bedir günüdür.4

Şu ayetler de Bedirle alakalı değerlendirilmiştir:5

Yoksa onlar ‘biz birbirimize kuvvet veren yenilmez bir topluluğuz’ mu diyorlar? Onların topluluğu yakında hezimete uğrayacak, arkalarını dönüp kaçacaklar. Fakat onlara asıl vaat olunan azap, kıyametin azabıdır. Kıyamet günü, daha dehşetli ve daha acıdır.”6

Hatta Hz. Ömer şöyle demektedir: Bu ayetler indiğinde bunlardan muradın ne olduğunu bilmiyordum. Ta ki Bedir günü, Rasulullah’ın zırhını giyip bu ayetleri okuduğunu görünce, muradın ne olduğunu anladım.7

Merâğî’nin de belirttiği gibi, bu ayetler Hz. Peygamberin peygamberlik delillerinden biridir. Çünkü ayetler Mekkî ayetlerdendir. Bunlar indiğinde Hz. Peygamberin bir ordusu yoktu. Ona tâbi olanlar azınlıkta olup, her tarafta müşriklerin ezasıyla karşı karşıyaydılar.8

Sözün burasında, bir nebze de “gaybî yardımlar” konusuna temasta fayda görüyoruz. Şöyle ki: Bedir savaşında sayıca düşmanın ancak üçte biri olan ve silahça zayıf bulunan Müslümanlar,

-Meleklerin imdada gelmesi,

-Allah’ın müşriklerin kalplerine korku salması,

-Müslümanlara yağmur indirmesi,

-Hz. Peygamberin attığı bir avuç toprağın, düşmanın hepsine isabet etmesi gibi birtakım ilâhî yardımlara mazhar olmuşlardır.9

Şüphesiz bu tür gaybî yardım, sadece Bedir savaşına has bir durum değildir. Huneyn savaşında Müslümanlar sayıca fazla olmalarıyla gururlandıklarında bozguna uğramışlar, sonra Allah’ın Hz. Peygambere ve mü’minlere sekînet verip, gözle görülmeyen melekler ordusuyla takviye etmesiyle galip gelmişlerdir.10

Hendek savaşında, müşrikler her taraftan şehri kuşattıklarında Müslümanlar ancak savunma savaşı yapabilmişler, çok zor anlar yaşamışlardır. Düşman saldırısının dehşetinden gözlerin yıldığı, yüreklerin ağızlara geldiği bir hengâmede, ilâhî yardım eli imdada yetişmiş, düşman üzerine gönderilen bir rüzgâr ve görülmeyen melekler ordusu ile Müslümanlar o sıkıntıdan kurtulmuşlardır.11

Bütün bu yardımlarda dikkat edilmesi gereken bir husus vardır: İlâhî gaybî yardım çoğu kere sebeplerin bittiği noktada gelmiştir. Bu manayı şu ayet, net bir şekilde ifade etmektedir:

Yoksa sizden evvelkilerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden Cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntılar ve musibetler erişti, öyle sarsıntılara uğradılar ki, onlara gönderilen peygamber ve yanındaki mü’minler ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek hale geldiler. Haberiniz olsun, Allah’ın yardımı yakındır.”12

Bu manayı en iyi bilen Hz. Peygamber, Allah’a tam bir tevekkülle beraber, sebeplere teşebbüsten geri kalmamıştır. Savaşta zırh giymiş, sipere girmiş, her türlü tedbiri almıştır. Hiçbir zaman “ben peygamberim, Allah beni gaybî yardımıyla başarılı kılacaktır” deyip köşesinde oturmamış, sebeplere yapışmayı ihmal etmemiştir. Bunun mükâfatı olarak da hem kendisi, hem de onunla beraber bulunan ehl-i imân, pek çok defa gaybî yardımlarla taltîf edilmişlerdir.

Şüphesiz, bu gaybî yardım onlara has bir özellik değildir. Allah’ın rahmet eli ehl-i imanın yanındadır. Yeter ki o rahmete, o gaybî imdada layık yaşanabilsin.

1 Duhan, 10

2 Duhan, 15

3 Duhan, 16

4 Buhârî, Tefsîr, 44/2; Nesefî, IV, 128; Hâzin IV, 112-113; Merâğî, XXV, 122-123; Kutub, fî Zılâlil- Kur’an, V, 3210-3212; Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, VI, 4297-4298. Bütün bu tefsîrlerde, Duhan suresinin bu ayetlerinin kıyametle alakalı yorumu da verilmiştir. Kanaatimizce, her iki tür rivayet ve yorum birbirini tekzîb etmemektedir. Bedir günü Mekke kâfirleri şiddetli bir darbe yemiştir. Kıyamette ise, o zamanki kâfirler şiddetli azabı tadacaklardır. Hatta dikkat edilse, ayetin manasının günümüz fert ve toplumlarında da tecelli ettiği görülecektir.

5 Taberî, XXVII, 108; Hâzin, IV, 206; Nesefî, IV, 206

6 Kamer, 45-46

7 Taberî, XXVII, 108; Merâğî, XXVII, 98

8 Merâğî, XXVII, 98

9 Enfal, 9-17

10 Tevbe, 26

11 Ahzab, 9-10

12 Bakara, 214

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir