3-Doğu Roma Hristiyanlarının Galip Gelmesi

Dünyanın seyrinde gece ve gündüz vardır,
milletlerin seyrinde de mağlubiyet ve galibiyet…

İslâm’ın Mekke döneminde, Hristiyan olan Doğu Romalılarla (Bizans) Mecusî olan İranlılar savaşır, İranlılar galip gelir. Haber Mekke’ye ulaştığında Hz. Peygamber ve mü’minler ehl-i kitab olan Bizans’ın yenilişine üzülürken, müşrikler sevinirler. Müslümanlara “Siz ve Hristiyanlar ehl-i kitapsınız. Biz ve İranlılar ise ümmîyiz. Dostlarımız dostlarınıza galip geldi. Biz de size galip geleceğiz” derler. Bunun üzerine Rum suresinin baş kısımları nâzil olur:1

Elif, lâm, mîm. Rumlar mağlup oldu, (Arab ülkesine) en yakın yerde.

Onlar, bu yenilgiden sonra galip gelecekler, ‘Bid’i sinîn’ içinde.

Önünde ve sonunda hüküm Allah’ındır.

O gün mü’minler sevinecekler, Allah’ın zafer vermesiyle.

O, dilediğine zafer verir. O, Azîzdir, Rahîmdir (izzet ve merhamet sahibidir).”2

Gelen bu ayetler üzerine Hz. Ebu Bekir, Ubey Bin Halef’le üç seneliğine on deveye bahse girer. Durumu Hz. Peygambere söylediğinde, Hz. Peygamber “Bid’i sinîn” üç ile dokuz sene arasıdır. Bahse girilen deve miktarını artır, müddeti de uzat” der. Bahsi dokuz seneliğine yüz deve olarak yenilerler. Yedinci senede Rumlar galip gelir.3

Bu ayetlerin nazil olduğu günlerde Bizanslılar İranlılar karşısında feci bir mağlubiyet içindeydi. Mısır’ın tamamı İranlıların eline geçmiş, Mecusi orduları Trablusgarb’a kadar uzanmıştı. Anadolu’da Bizanslıları Boğaziçi’ne kadar sürmüşler, Kadıköy’ü ele geçirmişlerdi. Bizans imparatoru her türlü şartı kabule hazır olduğunu bildiren bir elçi gönderir. İran hükümdarı Hüsrev’in cevabı şu olur: “İmparator zincirlenmiş bir halde önüme getirilip çarmıha gerilmiş tanrısından vazgeçmedikçe ona eman vermeyeceğim.”

Kısacası, İngiliz tarihçi Gibbon’un da dediği gibi, Kur’an’ın bu müjdeyi vermesinden sekiz yıl sonra, hiç kimse Bizans İmparatorluğunun tekrar İran’ı yenilgiye uğratacağını hayal bile edemezdi. Hatta değil İran’ı yenmek, hiç kimse bu şartlar altında imparatorluğun hayatını devam ettirebileceğine ihtimal vermiyordu.4

Rum suresinin bu ayetleri, Bizans’ın galibiyetini haber vermenin ötesinde, ondan daha mühim bir haber de söylüyordu. O da, “O gün mü’minler sevinecekler, Allah’ın zafer vermesiyle” ayetlerinin bildirdiği, Müslümanların mühim bir zaferle sevinmeleridir. Nitekim Bedir savaşında Müslümanların zaferi, Bizansın zaferine tevafuk etmektedir. Hâlbuki zâhirde, hem Bizansın hem de Müslümanların galebesiyle ilgili şartlar uygun değildi. Müslümanlar o sırada, Mekke döneminde müşriklerin eziyetleriyle karşı karşıya idiler. Şüphesiz, Kur’an’ın ilerde olacak bu olayları, önceden net ifadelerle anlatması onun i’câz parıltılarından birini teşkil etmektedir.5

Allah’ın zafer vermesiyle mü’minlerin sevineceği o gün” hakkında iki ayrı görüş zikredilmiştir.

1- İbn Abbas, Sevrî, Süddî gibi zâtlara göre o gün, Bedir günüdür.

2-İkrime, Zührî, Katâde gibi zâtlara göreyse, Hudeybiye günüdür.6

Binaenaleyh gerçekte o gün ister Bedir günü olsun, ister Hudeybiye olsun netice birdir. Çünkü Allah, Müslümanlara yardım etmiş, gönüllerini ferahlandırmıştır.

Rum suresinin iniş sebebine göre yaptığımız bu açıklamalar yanında, şu noktayı da belirtmekte fayda görüyoruz:

Tefsîr Usulünde temel esaslardan biri şudur: İtibar, sebebin haslığına değil, hükmün umumi oluşunadır. Sebeb-i nüzulün hususiliği, hükmün umumi olmasına engel değildir.7 Yani özel bir sebep dolayısıyla gelen ayetler, sadece o olayla alakalı değillerdir. Lafzının genel çerçevesi içinde benzeri tüm olaylara bakabilir. Zaten Kur’an’ın bu özelliğidir ki, onu bütün zamanlardaki bütün insanlara hitap ettirmiştir.

Bu noktalardan hareketle, Bizans’ın mağlubiyetten sonra galibiyete geçeceklerini bildiren bu ayetlerin, günümüzdeki kimi ehl-i kitab mensuplarının mağlubiyet döneminden sonra galibiyet elde edeceklerine bir işaret olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim hiçbir dini kabul etmeyen Marksist sistem, Avrupa’nın pek çok ülkesini ele geçirmiş iken, 1980 li yılların sonunda yetmiş yıllık bir hâkimiyetten sonra birden çökmeye mahkûm olmuştur.

Bu noktayı ifadeden sonra, Hamdi Yazır’ın dikkat çektiği başka bir mühim noktaya geçmek istiyoruz. Şöyle ki:

Onlar bu yenilgiden sonra galip gelecekler” mealindeki ayetin, Ebu Said-i Hudrî’den rivayet edilen şaz kıraatte, meçhul okunmasıyla manası “Onlar galibiyetlerinden sonra mağlup olacaklar” şeklinde olur.

Gerçekten de, İranlı’lara galip gelen Hirakl’in orduları daha kendisi hayatta iken Hz. Ebu Bekir döneminde Yermuk Savaşı’ndan başlayarak mağlup olmaya başladılar. Hz. Ömer zamanında Şam fethedildi. Sonunda İstanbul da fetholunan beldeler arasına girdi.8 Günümüz ehl-i kitabının ekonomik sistemlerinin önce Marksizm önünde mağlup oluşu, ardından ise Marksizmin çöküp liberal kapitalizmin hâkim görüldüğü şu günlerin ardından, İslâm’ın yeni bir zafer dönemini görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebiliriz.

1 Zemahşerî, III, 466-467; Taberî, XXI, 16-20

2 Rum, 1-5

3 Zemahşerî, III, 466-467; Taberî, XXI, 16-20

4 Ebu’l-Alâ Mevdudî, Tefhîmu’l-Kur’an, İst. İnsan Yayınları, 1991. Ter: M. Han Kayanî ve diğerleri, IV, 275

5 Zerkânî, II, 334

6 İbn Kesîr, III, 426

7 Süyûtî, Itkan, I, 30; Zerkeşî, I, 32

8 Yazır, Hak Dîni Kur’an Dili, VI, 3801-3802

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir